ANA SAYFAKitaplık

İsmail Kılınç | Ahmet Şükrü Esen’in “Anadolu Âşıkları-1 / Karacaoğlan” Kitabına Dair

İsmail Kılınç "Ahmet Şükrü Esen'in 'Anadolu Âşıkları-1 / Karacaoğlan' Kitabına Dair" yazısıyla Edebiyat Daima'da.

Seydali Önal | Bellekteki İzlerin Yürekte Ses Oluşu
İsmail Kılınç | Kültür Aktarımı
Kusey Tangüler | Çevrobil

İsmail Kılınç | Ahmet Şükrü Esen’in “Anadolu Âşıkları-1 / Karacaoğlan” Kitabına Dair

[sharethis-inline-buttons]

Hasta düştüm hey ağalar
Hâlim bilmez sağlar şimdi
Düşman gibi dost karşımda
Zülüflerin bağlar şimdi

Etmedim ahd u amanı
Geçti mihnetin zamanı
Yitirdim kaşı kemanı
Gözüm yaşı çağlar şimdi

Del(i)’oldum kalman sözüme
Dost hançer urdu özüme
O yâr bakmıyor yüzüme
Yas çekecek çağlar şimdi

Balaban uçurdum gölden
Tor şahin kaçırdım koldan
Hazır fırsat gitti elden
Mecnun oldum beğler şimdi

Firkat odu yaktı cânım
Feryadla geçer zamanım
Yaralandım akar kanım
Karac’oğlan ağlar şimdi

Türk edebiyatı tarihinde bazı isimler vardır. Bu isimler üzerine bir şeyler yazmak, onlara duyduğumuz hayranlığı dile getirmek veya haddimiz olmadan onları eleştirmek pek kolay değildir. Bu işleri kolay yapanlar “kolayına kaçma” sanatının erbabıdır. Her hâlükârda Türk edebiyatı nice büyük ismin geleceğe ürün bırakma çabasıyla doludur. Bu çabalar bazen suya yazı yazmaya benzemiş bazen de asırlardır dik duran Göktürk Âbideleri gibi zamana meydan okumuştur. Bilge Kağan’ı, Vezir Tonyukuk’u unutamayız. Bugün bile geçerli olan nasihatleri yolumuzu aydınlatıyor. Kaşgarlı Mahmud’un ilmî hassasiyetini, Edip Ahmet’in, Yusuf Has Hacip’in “ahlâk” önderliğini ve Ahmet Yesevî’nin “İslâm” elçiliğinden vazgeçemeyiz. Yunus ve Hz. Mevlana ile nasıl gönüllere ferman gönderdiysek o gönüllere bu disiplini aynı oranda Fuzûli, Bâki ve Şeyh Galip ile sağladık. Böyle bir “gönül iklimi”nde yaşamak, her millete nasip olmaz, bunun bilincindeyiz. Bu coğrafya, sevmenin, sevilmenin, gülmenin, hüzünlenmenin, gamın, kederin iskân edildiği en kadim coğrafyadır. İşte tüm bu duygular bir ülkenin aslî sahiplerinde yani halkta tecelli eder. Halkta tecelli eden duyguların bir de kendine has dile gelişi vardır. Şiir, dile gelişin en estetik sonucudur. Halkın duygu ve düşüncelerini sanatla ifade etmesi, halk edebiyatının ana iskeletini oluşturur. Halk şiiri de bu iskeletin en vazgeçilmez parçasıdır.

Halk şiirinde ismi yüzyıllardır unutulmayan, güncelliğini koruyan birçok türkünün güfte sahibi Karacaoğlan üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Bir bibliyografya versek şüphesiz sayfalar yetmez. Bizim yazımıza konu olan çalışma, 2016 yılında Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan Anadolu Âşıkları-I/ Karacaoğlan kitabıdır (Anadolu Âşıkları serisi yeni yayınlarla devam edecektir.) Kitap, Merhum Ahmet Şükrü Esen’in derlemeleri üzerine yapılan çalışmayla ortaya çıkmıştır. 1893-1944 yılları arasında yaşayan ve ülkemizde farklı görevlerde yer alan Ahmet Şükrü Esen, ömrünün otuz yılını derleme çalışmalarına vermiştir. Hatta derlemelerine dair ilk çalışmaları P. Naili Boratav, Remy Dor ve A. Fuat Özdemir yayına hazırlamıştır. Bu eserler Anadolu Ağıtları, Anadolu Türküleri ve Anadolu Destanları adıyla Türkiye İş Bankası’ndan çıkmıştır. Bu eserlere A. Şükrü Esen’in oğlu Ali Esen Minkari’nin de katkısı olmuştur. Esen’in derlemeleriyle ilgili diğer çalışmayı ise M. Sabri Koz, Ahmet Şükrü Esen’e Armağan adıyla 2009 yılında yayınlamıştır. Eserde, Ahmet Şükrü Esen’in derleme faaliyetleriyle ilgili M. Sabri Koz’dan şu alıntı yapılır: “Ya kendisi yazarak ya da başkalarına yazdırarak bir araya getirilip ciltletilmiş küçük defterler onun derlemelerinin toplandığı kaynaklardır. Ayrıca tek cinsa kâğıttan ciltletme yoluyla oluşturulmuş kalınca defterlere kendi eliyle yazdıklarını da unutmamak gerekir. Defterde görev yaptığı yerlerdeki cezaevlerindeki mahkûmların yazdığı ya da yazdırdığı metinler de büyük bir yer tutmaktadır.” (s.49-50). Yani Esen, bu görevi kendine ülkü edinmiş bir halk edebiyatı hayranıdır. Bu hayranlığının sonucu, basit bir derleme çalışmasının ötesindedir.

Anadolu Âşıkları-I/ Karacaoğlan kitabı, Karacaoğlan hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. Farklı yüzyıllarda farklı coğrafyalarda (Türkmenistan, Azerbaycan, Türkiye) aynı isimde birçok şair olduğu belirtilmektedir. Kitabı yayına hazırlayan Prof. Dr. İsmail Görkem bu çeşitlenmeyi şöyle açıklar: “Halen Karacaoğlan adı, bu ada bağlın olarak anlatılan hikâyeler ve söylenen türküler, Hazar’ın doğusunda Orta Asya Türkmenistan sahası, Azerî sahası ve Osmanlı coğrafyasında (yükselme devri) yaşamaktadır. Bu insanların ataları yüzyıllarca evvel bir arada yaşadıkları dönemde, muhtemelen onların repertuarlarında ‘Karaoğlan’ veya ‘Karacaoğlan’ isimli bir ozana ait türküler söylenmekte idi. Zaman içerisinde bu insanlar ve onların çocukları, bugünkü geniş Türkmen coğrafyasına yayıldılar; toplumsal şuur altlarında bir âşık tipi olarak Karacaoğlan’ı ve onun türkülerini yaşattılar. Geldikleri yeni yurtlarında Karacaoğlan benzeri yeni sanatkârlar, muhtemelen aynı mahlası da kullanarak aynı ve benzer (farklı) ‘ayak’lı türküler seslendirdiler. Zaman içerisinde bu gelişme folklordaki bu uygulamanın, ‘yeniden inşa’ ve ‘yeniden üretim’ işlemleri olarak görülmesi mümkündür.” (s.22-23).

A. Şükrü Esen, P. Naili Boratav, Ali Esen Minkari, M. Sabri Koz gibi isimlerin azim dolu çabalarının bir ürünü olan derleme-yayına hazırlama faaliyetleri, Anadolu Âşıkları serisiyle yeniden hayat bulmaktadır. Bu yayının arkasında halk kültürüne dair birçok araştırması bulunan M. Sabri Koz ve bilimsel disiplini ile rahlesinden geçen öğrencilere örnek olan Prof. Dr. İsmail Görkem bulunmaktadır. Eserde gün yüzüne çıkmamış şiirlerin de bulunduğunu belirtmek gerekir.

Türk halk şiirinde bir geleneğin temsilcisi olan Karacaoğlan, her dönemde bilim adamlarınca araştırılan, sanat meraklılarınca da ilham alınan bir isim olmuştur. Karacaoğlan’a, Karacaoğlan geleneğiyle kalıcılığı yakalayan şairlere, bunları derleyen Ahmet Şükrü Esen’e, bilimsel çalışmalar yapan P. Naili Boratav ve ekibine rahmet olsun. Anadolu Âşıkları serisinin hayat bulmasını sağlayan dizi editörü M.Sabri Koz ve Prof. Dr. İsmail Görkem’e de şükranlarımızı sunalım. Karacaoğlan ile başladık, onunla bitirelim:

Şu yalan dünyada çaldım çağırdım
Çağırdım da dünya âlem duyurdum
İpim eğirdim de yumağım dürdüm
Issız viranede baykuşa döndüm

Bilgi: Bu yazı hazırlanırken alınması farz-ı ayn olan bir diğer eser Anadolu Âşıkları-II/Dadaloğlu yayınlanmıştır.

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0