50 SORUDA LOZAN KONFERANSI VE BARIŞ ANTLAŞMASI KİTABINA DAİR

ANA SAYFAKitaplık

50 SORUDA LOZAN KONFERANSI VE BARIŞ ANTLAŞMASI KİTABINA DAİR

Altınbaş Üniversitesinin Rektör Çağrı Erhan editörlüğünde beş akademisyenin konuyla ilgili yazılarından oluşan “50 Soruda Lozan Konferansı ve Barış Antlaşması” kitabına dair...

Şükran Varol Kır “Herkesten Sonra Gelen”e Dair Yazdı
Şükran Varol Kır | Onuncu Ay Üzerine Yazdı
RUHUN AĞRISI VE AĞIRLIKLARI: “BÜTÜN AĞIRLIKLARIM”

50 SORUDA LOZAN KONFERANSI VE BARIŞ ANTLAŞMASI KİTABINA DAİR
Okan Balkan

Yarım asra yakın devlet yönetip “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi…” dizesinin sahibi Muhteşem Süleyman’ın bu sözü mucibince onun halefleri ve selefleri, devlet denen nesneye pek ehemmiyet vermiştir. Devleti, her çağırdığında giden ama ihtiyacı olduğu bir anda, yalnız başına bir karlı dağ yamacında şehadet parmağı havada ruhunu teslim eden bir serdengeçtinin dediği gibi “Türk, devletsiz olmaz!”, olamazdı. Ne var ki Erzurum’daki Lala Paşa Camii mihrabının yan duvarında Osmanlı Türkçesi ile yazılı “Gafleti uzun ve derin olanın devleti yok olur.” ikazına itibar etmeyen kimi ekâbir devrinde nice devletler yıkılmıştır. Aslında yıkılan devletler değil, rejimlerdir. Zira atlıyı atından indirecek kudretteki tarihçi Hüseyin Nihal Atsız’a göre “Devlet” denilen nesneler ayrı hükümdarlar, hanedanlardır.”** Bu nazara göre, anayurtta kurulan Doğu Türkeli ile Hazar’ın bu tarafında bulunan Batı Türkeli çeşitli hanedanlar tarafından el değiştirerek günümüze dek gelen iki devlettir. Batı Türkeli’nde yıkılan Osmanlı Hanedanı yerine geçen ve 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti geçtiğimiz aylarda 100 yaşına girdi. Yakışan şekilde kutlayabildiğimizi söylemek güç. Buna rağmen 29 Ekim 2023 gecesi en azından sosyal medyada ve meydanlarda coşkulu görüntüler görmek sevindiriciydi. Öte yandan kendi elinden gelen işi yaparak 100.yıla özel eserler ortaya çıkartanlar da oldu. Altınbaş Üniversitesinin Rektör Çağrı Erhan editörlüğünde beş akademisyenin konuyla ilgili yazılarından oluşan “50 Soruda Lozan Konferansı ve Barış Antlaşması” kitabı da bunlardan biri.

Sayın rektörün sunuş ve ön söz yazıları ile başlayan eser, dört bölümden meydana geliyor. İlk bölümde Doç. Dr. Efe Sıvış ile Beykent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Hakan Dumlu, Lozan Konferansı öncesindeki genel durumu ele almış. Avrupalıların Şark Meselesi bağlamında Osmanlı Devleti’ni paylaşma tasarıları ve bunun için Birinci Dünya Savaşı’nı fırsat görerek nasıl değerlendirdiklerini belirterek konuyu açan yazarlar, Mondros Ateşkesi ve sonrasında İstanbul Hükûmeti’nin imzaladığı uğursuz Sevr Barış Antlaşması ile zaten Anadolu’ya sıkışmış olan Türklerin nasıl yok edilmek istendiğini açıkça gözler önüne seriyor. Ancak tam bir istiklal hareketi olan Millî Mücadele’de Ankara Hükûmeti’nin sahadaki başarıları hem Moskova gibi kazan-kazan dostluklar elde etmesini hem de İtilaf Devletleri’ni teker teker masaya oturtmasını sağlamıştır. İngiliz desteğiyle son ana kadar direnen Yunanistan’ın da Büyük Taarruz ile nefesinin kesilmesiyle artık gerçek barış görüşmelerine giden yol açılmıştır.

Birinci bölüm Yunan kamuoyunun “Küçük Asya Felaketi” yansımalarıyla sona eriyor. Giresun Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Hazel Bektaş, ikinci kısımda Lozan Konferansı’na hazırlık dönemini irdelemiş. Konferans kararının alınma süreci, yer olarak İtilaf tarafının neden İsviçre’nin Lozan kentini seçtiği, katılan devletler, konferansın toplanmasının niçin geciktiği gibi soruları cevaplayan Bektaş, İzmir İktisat Kongresi ile Lozan Konferansı arasındaki bağı da açıklamaya çalışmış. Kitabın ön kapağında yer alan ve İsmet Paşa ile Rıza Nur başkanlığında yaklaşık 30 kişiden oluşan kalabalık heyetimiz de yine bu bölümde tanıtılıyor. İsmet Paşa demişken, konferansın açılışında İngilizce, Fransızca ve İtalyanca resmi diller kabul edilirken Paşa, “Buna rağmen gerekirse Türkçe konuşurum.” diyerek bunu zabıtlara geçirtmiştir. (s.133) Lozan’a giden heyete doğu sınırı, kapitülasyonlar ve Boğazların güvenliği konularında kesinlikle taviz vermemeleri gerektiği ve böyle bir durumda gerekirse görüşmeleri kesme talimatı verilmiştir. Nitekim şubat ayında konferansın ilk safhası sonuç alınamadan kesilmiştir. (s.176)

Bu bağlamda masada Ankara’nın kendisini İstiklal Harbi’nin galibi olarak görürken, karşı tarafınsa Sevr’in takipçisi olarak elini güçlü tutmak arzusu gayet açıktır. Türk heyeti gayet kavi durup gerekirse savaş kartını da saklı tutarak oldukça başarılı bir diplomasi mücadelesi vermiş gibi görünüyor.

Kitabın üçüncü safhasında Altınbaş Üniversitesinden Kenan Özkan, Lozan’ın genel özelliklerinden bahsettikten sonra ele alınan konuların nasıl çözümlendiğini –ya da çözümsüz kaldığını- anlatıyor. Osmanlı Devleti’ne ait borçlar ve kapitülasyonlar konusunda Türk tarafı yeni kurulan devletin iktisadi bağımsızlığı lehine hayati kararlar aldırmıştır. (s.321) Azınlık hakları konusunda da uluslararası eşitlik ilkesi bağlamında netice alması takdire şayan. Boğazlar konusunda tam hâkimiyet sağlanamasa bile en azından bölgeyi yabancı askerden arındırması da başarı hanesine yazılabilir. Özkan son olarak Lozan Barış Antlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgesi olup olmadığını soruşturuyor.(s.378)

Dördüncü ve son bölümün Lozan Konferansı’nda çözüme kavuşmayan konulara ayrıldığını görüyoruz. Enver Emre Öcal, Lozan Barış Antlaşması’nı hezimet olarak görenler için hangi intihar belgesinin yerine kabul ettirildiğini göstermek amacıyla Lozan-Sevr karşılaştırması yaparak başlamış. Montrö, Hatay ve Patrikhane konusu Türkiye’nin istediği biçimde sonuçlandırılırken bugün dahi tartışmalara mevzu olan Musul, ne yazık ki 1926’da İngiltere lehine neticelenmiştir. Konunun “Niçin”i ise Öcal, tarafından ayrıntılı şekilde anlatılmış. (s.397)

Mezkûr eser, 480 sayfada Lozan Barış Konferansı’nı hemen her açıdan okuyucunun istifadesine sunuyor. Yetkin akademisyenlerin kaleminden çıkmış olmasına rağmen her tür okurun anlayabileceği seviyede bir dil kullanılarak geniş kitlelerin artık kulaktan dolma bilgiler yerine hakiki malumatlara ulaşmaları hedeflenmiş de olabilir. Zira bu antlaşmanın 100 yıllık olduğunu ve yıllardır 2023’te petrolle yıkanıp bor ile kahvaltı yapacağımızı düşünenlerin sayısı pek de az değildi. Hoş 2023 geçti ve kel göründü. Buna rağmen çevrenizde hala diretenler varsa 50 Soruda Lozan Konferansı ve Barış Antlaşması’nı şiddetle tavsiye edin. İlim âlemine kutlu olması dileklerimle…

*50 Soruda Lozan Konferansı ve Barış Antlaşması, Editör: Çağrı Erhan, s.480, Ankara,2023.

**https://huseyinnihalatsiz.com/makale/16-devlet-masali-ve-uydurma-bayraklar/ 

YORUM

WORDPRESS: 0