ANA SAYFASöyleşi ve Soruşturmalar

Ersin Kartal | Naile Dire’yle “Türbülans” Üzerine Söyleşi

Ersin Kartal, Naile Dire'yle İthaki Yayınları'ndan çıkan şiir kitabı "Türbülans" üzerine bir söyleşi yaptı.

İbrahim Halil Çelik, Ethem Baran’la Söyleşti
Affan Fatih Öztürk’le “Levanna’nın Gülleri” Romanı Üzerine
Abbas Kiyarüstemi ile Söyleşiler M. Akif Koç’un Çevirisiyle Türkçede
[sharethis-inline-buttons]

Edebiyat Daima’daki söyleşimizin konuğu şair Naile Dire.

Naile Dire, Marmara Üniversitesi Edebiyat bölümü mezunu ve aynı bölümde yüksek lisans eğitimini tamamladı. İlk kitabı Türbülans’ı, İthaki Yayınları, Poetik serisinden çıkaran Dire, sorularımıza yanıt verdi.

Şiirinizde göze çarpan bir öç alma girişimi var. “Namluyu” okuyucuya tutturan bir silah oluyor kimi yerde satırlarınız. Bu öfkenin kaynağı nedir?

Öfke duygu olmaktan çıkıp karaktere dönüyor şiirlerimde. Bunu bir konuya ya da kaynağa bağlamaktansa coşkuya bağlamayı tercih ederim. Çünkü sanatın kaynağının coşku olduğunu düşünenlerdenim ve coşku öfkeyle çok güzel parlıyor. Bunu her zaman her şiirimde sürdürmeyeceğim elbette, Türbülans’ın karakteri böyleydi ve ben bu öfkeyi sanatsal coşkunlukla birleştirmek istedim.

Şiirinizin damarlarını besleyen ve okuyucuyu sürekli tetikte kılan bu lirizm şiirinizin öz kimliği midir?

Hayır, kesinlikle. Şimdi öyle bile olsa ilerde değişeceği için şiirimin öz kimliği işte budur diyemem. Çünkü değişmek zorunda. Aynı şekilde ve aynı kimlikte devam eden bir şiir anlayışı beni şair yapmaz.

“Ormanlarımı önce dolaştılar sonra yaktılar
Zebercet bir kadını boğmuştu, o bendim (s.19)

Sesim kısılmış, bu kez geniş bir bulvardayım
Ve şeytanın saçı kısa, sakalları var” (s.20)

Türbülans”taki on sekiz şiirin hemen hepsinde kadının toplumdaki yeri titizlikle ele alınırken alışıldık lirik şiirlere rastlamak biraz zor. Tamamen bunun üzerine kurulu olmamakla birlikte daha toplumcu ve ne yapacağını tartan bir şiirle karşı karşıyayız. Buna dayanarak şair, Türk şiirine yeni bir açıdan bakıyor diyebilir miyiz?

Bu çok iddialı bir cümle olur, en azından ben kendim için böyle bir saptamaya varamam. Umarım yeni bir açıdan bakıyorumdur. Bunu söyleyecek olan kişi ben değilim. Toplumcu bir gözle yazmadım şiirlerimi. Bir soruna parmak basıyorsam da bu beni toplumcu yapamaz, ben sorunları sanatla birleştirmek ve öyle yansıtmak isterim, bu yüzden şiirlerim kadın sorunu hakkında bir makale gibi okunsun istemem. Şiirlerimin içinde bir dert var ama çözüm önerisi sunmuyorum, bu yüzden konuya odaklanmakla birlikte “nasıl ifade edilir”e de mesai harcıyorum. Böylece yeni bir açıya düşmeye de mesai harcamış oluyorum. 

“Zalimle imam aynı kıbleye eğimli” (s.30)

Bu dizeler üzerinde bir hayli düşündüm ilk okuduğumda. Kitapta bulunan iki ana bölümden ilki olan “Sarsıntı” kısmının son şiiri “Victor Gitti”de geçen bu satırlar bana Ah Muhsin’den aşina olduğumuz ve örneklerini beğenerek takip ettiğim protest tavrı hatırlattı. Peki, Naile Dire’nin şiirinde protest tavır nerede duruyor?

Şiire protest tavrı çok yakıştırıyorum. Bunun dozunu da ayarlamak gerekiyor tabii. Ben ayarlayabiliyorum demiyorum. Ayarlayamadığımda hamasi söylemler olabiliyor. Ne ki şairlerin de zamanla öğreneceği şeyler vardır. Protestonun “gür” olduğunu düşünüyorum, bu da benim coşkunluğumla senkronize oluyor. Ben “güzel ve yüce” ayrımındaki “yüce”ye yakın olmak istiyorum. Bu yüzden protestoyu seçiyorum.

Naile Dire

Günümüz şiirinde ezberlenecek dizelerin pek çıkmamasını nasıl yorumluyorsunuz?

Ezberlenecek dizelerin olması ya da olmaması günümüz şiirinin durumunu ortaya sermez sanıyorum. Hele de “Şiir geldi, kelimeye dayandı” fikri çoktandır varken… Ki bu fikir de artık yerini başka fikirlere bıraktı. Artık şiirdeki dizelerin birer birer gönlü hoş etmesini beklemek anlamlı gelmiyor.

Şu çok açık ki kendinden öncekilerden etkilenmeden özgün eser üretmenin imkânı yok. Bu bağlamda sizi mental veya edebi şekilde etkileyen yerli yabancı sanatçılar ve kitapları nelerdir?

Arthur Rimbaud, Ahmet Haşim, Füruğ Ferruhzad, Sappho, Nedim, Karacaoğlan… Bu şairleri ve kitaplarını özellikle severim.

Şiirinizi günümüz şiiri içinde nereye konumlandırıyorsunuz?

Açıkçası buna ben karar veremem. Bu konuda takdir her zaman okuyanda ve eleştirendedir.

Peki, ilerleyen yıllarda şiirimiz nereye evirilecek sizce? Bütün bu tartışmalar ve gerilim şiirimizi nereye taşıyacak?

Şu an yazılan şiirle önceki yazılanları karşılaştırdığımda, bir üst kuşağın yazdıklarını karşılaştırdığımda önemli sayabileceğimiz değişimler söz konusu. İyiye ve yeniye giden bir şeyler olduğu muhakkak. Ama bu sonuca varıyor olmam lirik düzlemde hâlâ eski düzeni sürdürmeye ısrarcı “şairlerin” olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Artık herkes kendi şiirinden sorumludur diyorum bu tarz konularda. Çok öznellik barındıran bir konuda çıkarım yapmak da zorlaşıyor. Yine de umutluyum.   

Naile Dire, şiiriyle neler yapmak, neler başarmak istiyor?

Şiirim herhangi bir arzum için araç değil elbette; sadece daha iyimi, kendi yeniliğimi kurmak isterim. Yaratmak isterim, öncekimden farklı gerçek bir yaratı ortaya koymak… Böyle düşününce de asla yapamıyorsunuz. Bu yüzden şiir söz konusu olduğunda kariyer planı gibi bir plan bence işlemiyor. Ne diyelim, neler olacağını ben de merak ediyorum.

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0