Zeynep Neva | Taş

ANA SAYFADeneme

Zeynep Neva | Taş

Daima Edebiyat özgün metinleri okurlarıyla buluşturmaya devam ediyor. Zeynep Neva "Taş" başlıklı denemesiyle sizlerle.

Muhammet Erdevir | Yağmurlar Sana Söyler Ne Söylenecekse
Muhammet Erdevir | Gölgeler Hep Öyle Uzak
Muhammet Erdevir | Hatırla O Mermer Kafesi

“TAŞ”

Zeynep Neva

Başımıza taş yağacak; derdi eskiler.

Yağdı sonunda; başımıza, işimize, köyümüze, düzenimize.

Kimimizin evine barkına indi koca kayalar, elle tutulur oldu acısı.

Ruhuna, yüreğine, ilişkilerine ve emeklerine yağdı taşlar kimimizinse.

Eşim dostum dediğimiz insanlarla bir daha tanıştık ikinci baharın eşiğinde.

Baktık gözlerine yabancılara yakışan temkinli bir gülüşle.

Kalan hayatımız diye bağrımıza bastığımız daha bilmem kaç nefesi korumak endişesiyle.

İdare ettiklerimizin, ihmal ettiklerimizin az daha mezar taşımıza süs olacaklarını anlamanın dehşetiyle…

Bir ah yerleşti kalbimize, kendimize layık gördüklerimizin ve göremediklerimizin utancı içinde.

Dur, dedi kimimiz.

Bu hayatı yeniden bahşetti Rabbim.

Size uyamam, kutsayacağım onu sevgimle!

Tam tersi istikamette uzaklaşmayı seçenlerimiz de oldu. Sanki gözlerimizden öpülmemiş gibi aynı ölümce…

Hepimiz seçimler yaptık o gece, dün gece ve belki şu an bir hece içinde.

Susmadan kendiyle hesaplaşan küçük isyankârlar yerleşti hepimizin yüreklerine.

Boşa çektiği küreklerle yüzleşti, ölümün kıyısından dünyaya geri fırlatılanlar.

Hiç değişmeye yanaşmadan bizi değiştirmiş olanların kaç tel baharı çaldığını fark ettik saçlarımızdan.

Emeksiz sevginin kısacık hayatın boyuna yetmeyeceğine uyandık o sabahın ertesinde.

“Ben böyleyim, çabalayamam; fedakarlığı sen yap, ben inatlarımı utandıramam…” diyenlere otobüs bileti satın aldık zihnimizde.

Canımızı yakamasınlar diye değil kendi canımızı yakamayalım diye.

Geride bırakacaklarını seçerken yanında olmayan kadar yanında tutamayandan başla önce, senden sonra senden önce gibi yaşama hevesini bırakmayandan. Ruhuna dokunmamaya inat edip duygunu dünyaya hapsedenden… Canım yandı dediğinde inkâr edenden…

İnsan zaten korkamaz oluyormuş birini kaybetmekten, bir kere kendini kaybetmenin kıyısından yürüyünce.

Sonra sabah kalkıp bir otobüs bileti aldık kendimize, trenle gidemezdik o gece tren sesine benzemişti ölümün sarsıntısı, uçak da olmazdı malum ekonomi…

Sefer saati sabahın en ıssız yerinde…

Bir bilet aldık kendimize.

Gidiyoruz sessizce!

Issız olsun ki fark etmesin gittiğimizi hak etmeyenler diye.

YORUM

WORDPRESS: 0