Hatice Eğilmez Kaya | Sevdaya Kurulmuş Dizelerin Şairi Betül Fırat

ANA SAYFAİnceleme

Hatice Eğilmez Kaya | Sevdaya Kurulmuş Dizelerin Şairi Betül Fırat

Edebiyat Daima, daha önce başka mecralarda yayımlanmamış özgün inceleme yazılarını yayımlamaya devam ediyor: Hatice Eğilmez Kaya, "Sevdaya Kurulmuş Dizelerin Şairi Betül Fırat" adlı yazısıyla Edebiyat Daima'da

50 SORUDA LOZAN KONFERANSI VE BARIŞ ANTLAŞMASI KİTABINA DAİR
Şükran Varol Kır “Herkesten Sonra Gelen”e Dair Yazdı
HER ÖLÜM VAKTİNDEN ÖNCE DEĞİL MİDİR?

Hatice Eğilmez Kaya | Sevdaya Kurulmuş Dizelerin Şairi Betül Fırat

Betül Fırat deneme ve şiir türüyle okurunun karşısına çıkan lirik bir kalem.  Yazdığı hemen hemen her satır ve dize hayatın ayrılıklardan ibaret olduğu gerçeğini anımsatıyor. Çevresinde olup bitene duyarlılıkla yaklaşan, gözlemleyip hissettiklerini kendi imgesel havuzunda demlendiren şair tamamlanamamış düşlerin çetelesini tutmakta.   “Ben gideli baya uzun zaman olmuş / Bu yoldan kaç kez geçtim yadigâr? / Taşlar bile yerli yerinde… / Hep yüreğimde, hep bağrımda / Sensizlik ölüm gibi koynumda…”diyor örneğin.  İçten bir lirizme sahip dizelerin aralarından hüzün damlacıkları damıtarak.  Gitmek, kalanı kalbinden silemeden uzaklaşmak oralardan ne kadar da ağır bir yük!  Sayısız kez geçtiği yollarda taşlar bile sabit kalırken o, yüreğinde sakladığı anıların tazeliğinde yitip gider. Hayat zaten en çok özlem ve bekleyiş değil midir?

Her ne kadar şairler aşk deyince kalem elden düşüyor, deseler de aşk geçmişte, şimdiki zamanda ve gelecekte sınır tanımayan bir tema. Betül Fırat’ın şiirlerinde de son derece yoğun hissediliyor aşk teması. Uzaklarda kalan fakat asla unutulamayan bir sevilenle söyleşir gibi yazıyor şair. Hoyrat rüzgârlar ayırsa bile hem sevenleri hem de sevilenleri; aşk ile çarpan kalpler değil, bedendir ayrı kalan“Bir hoyrat rüzgârdı / Aşkından sarhoştum / Belki bir nisan sabahı / Senin yanımda ilk kez olmadığın / Günlerden neydi, hatırlamıyorum / Ama hâlâ seni seviyorum” Kabulleniş, aşktan başka hiçbir şeyi anımsamak ve önemsememek… şiirin yalın halleri… Her ayrılık zamanın ve mekânın binlerce acı ile parçalanması ve belki de bir daha asla aynı olamayışıdır.

Sadece para harcanmaz bu yoksunluklarla yüklü dünyada sevdalar da harcanır. Karamsar, üzgün ve yanık bir kül kokusu kalır genellikle geride. Betül Fırat’ın dizeleri hodbin ve umursamaz ellerle tüketilen sevdalara birer ağıt niteliği taşıyor. Ağlamak ve gözyaşlarını silememek arasında sıkışıp kalmışlıkla yoğrulu… Nedense ürkek bir kalbin, kış soğuğunda üşümüş minik serçelere eş bir titreyişle yazdığı dizeler. Yarım kalan besteler gibi: “Bir nefes gibi harcandı sevdamız / Sonu ne toprak oldu ne berrak / Son nefes gibi döküldü şimdi anlamsız sözcükler / Tanrı’ya son sığınış gibiydi ürkek kalpler / Yalnızlık ağır suçtu sen olmayınca” Yalnızlığın ağır bir suç olması da sevgilinin nedensiz terk edişi ile gün yüzüne çıkmaktadır. Kim demiş ki yalnızlık saltanat diye!

Kurumuş güllerin kederini, hiç gelmeyecek bir sevgiliye uzanan yolları, gözyaşından farksız yağmurları ya da yağmur damlalarını anımsatan gözyaşlarını, hicranın uçsuz bucaksız ülkesini, gülüşü yaralı kadınları betimliyor Betül Fırat. Onun dizelerinde düşlerin yalnızlığı, birer yol ayrımı olan daima nemli gözler, gerçek ve yalan arasında mekik dokuyan sevdalar var. Şair bazen sayfaları devirir şarap kadehlerinin yerine, bazen karanlıklara gömülür. Onun için yazmak yaralı ruhunu dinlendirmektir. Çoğu kez umutsuzca bir serzeniş, terk eden sevgiliyi geri çağırma ritüelidir. Hayatın ta kendisi gibi gelgitlerle yüklü bir ağır gidişli kervandır. Tüm yaralar dizelerle sarılır.

Muhteşem bir sesin ardınca gezinen Betül Fırat kendisini ve okurlarını derin bir duyarlılığın bereketli topraklarına ulaştırma çabasındadır. Dünyada inceliklerden yoksun ruhlar olsa da birileri pencere kenarlarında durup cama vuran damlaları izlerler, taraçalara konan kumrularla söyleşirler, bir kedinin yumuşacık patilerinde unuturlar tüm kırgınlıklarını. “İnci döksem toplayan olmadı yadigâr / Sen bilir misin hani şu hayat felsefesini, / Bir türlü öğretmediğimiz? / Gelecekti ya yar, çiçekler açınca / Gelmedi yadigâr gelmedi…” Çünkü insanlar umarsız bir döngüde bir o yana bir bu yana savruluyorlar. Bu savruluş, büyük olasılıkla hiç gelmeyecek sevgililere ilişkin bekleyiştir, belki de gerçek şiirin aktıkça akan pınarı.

Şairlerin hiç kimselere benzemeyen hallerine selam ile…

YORUM

WORDPRESS: 0