Şükran Varol Kır “Herkesten Sonra Gelen”e Dair Yazdı

ANA SAYFAKitaplık

Şükran Varol Kır “Herkesten Sonra Gelen”e Dair Yazdı

Şükran Varol Kır, öykücü Emin Gürdamur'un "Herkesten Sonra Gelen"ine dair yazısıyla Edebiyat Daima'da.

RUHUN AĞRISI VE AĞIRLIKLARI: “BÜTÜN AĞIRLIKLARIM”
HER ÖLÜM VAKTİNDEN ÖNCE DEĞİL MİDİR?
BİLEMEZSİN AYSEL: KADINI KADIN BİLİR GERİSİ YALAN BİLİR

EMİN GÜRDAMUR’UN KENDİNE ÖZGÜ DİLİYLE İMZASINI ATTIĞI KİTAP: HERKESTEN SONRA GELEN

Dil, anlatıcının okuyucuya ulaşmasındaki anahtar sözcüklerin bir araya gelip zihinlerdeki kurgunun kapısını aralayan yegâne araçtır. Türk edebiyatının mihenk taşlarından Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerindeki dil ve muhteva kendi içinde oluşturduğu ritimle yan yana yürümeyi başarır. “Dilin, kendi içinde estetik bir güzelliği vardır.’’ derken de okurlara işaret ettiği nokta tam olarak budur. “Şiirde sustuğum şeyleri, roman ve hikâyelerimde anlatırım.’’ Şiir ve nesir dili arasında büyük bir fark gözetmeksizin şiirin kalıplarına sığdıramadığı söz oyunlarına düz yazılarında yer verir. Tanpınar’ın nesirlerindeki şiirsel dilin kendine özgülüğü bu yaklaşımının tezahürüdür. Bu minvalde günümüz yazarlarından Emin Gürdamur, öykücülüğe yeni bir soluk getirmiş ve nesir diline farklı bir bakış açısı kazandırmıştır.

Emin Gürdamur, Herkesten Sonra Gelen

Yazarın Ketebe etiketiyle çıkan Herkesten Sonra Gelen öykü kitabı, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2019 yılının en iyi hikâye kitabı seçilmiştir. E. Gürdamur, nesir diline şiirselliğin imgesel anlamlarını hiç de eğreti olmayacak biçimde yerleştirmeyi başarmıştır. Bunu yaparken düz yazının akışını ve akışın içindeki mantık omurgasını bozmamıştır. Öykülerin iç dinamizminin kusursuz olmasına karşın bir süre sonra okur, müzikalitesi yüksek bir anlatının içinde bulur kendini. Yazarın neyi anlattığından çok nasıl anlattığı zihinleri meşgul etmiştir.

Kitaba adını veren öykünün içinde barındırdığı alışılmamış bağdaştırmalar, okurun alışık olduğu gerçeklik imajını tekrar gözden geçirmesine sebep olmuştur. “Kalbini sürüklediği halat, ellerini kesiyor.’’ cümlesinde olduğu gibi şiirselliğin ritmini kulağa hoş gelen bir tınıyla hikâye diline aktarmayı başarmıştır. Öyküde Delail’ül Hayrat kitabıyla Hz. Muhammet’e salavat-ı şerife okumanın hayırlara vesile olacağı mesajı verilerek telmih yapılmıştır.

Cazu hikâyesinde okur, olayların merkeze alındığı bir akışın içinde eski inanışları sorgular. Asiye ve Remzi Usta’nın aklından geçenler, yıllardır zihinleri kemiren batıl inanışların ete kemiğe bürünmüş halidir. Deyişler, teşbihler ve mekânın ayrıntısıyla betimlenmesi, görünen ile görünmeyenin iç içe geçmesi sonucu okur ,kendini bir yanılsamanın içinde bulur.

Emin Gürdamur

Yıkım İşleri A.Ş. okuru tam olarak ters köşeye yatıran bir hikâye olmasının yanı sıra kişilerin psikolojik tahlillerine yer vermesiyle de dikkat çekicidir. Hikâye boyunca anlatıcı ile birlikte karşımıza çıkan üç kişinin Ali Fuat Bey kimliğinde tek kişi olarak okuru selamlaması sürpriz bir son değil hikâyenin bittiği yerden tekrar başladığı hissidir.

Yazar, Şair ve Sinek hikâyesinde Divan şiirinde sıkça kullanılan gerçek sevgiyi sevgilinin yokluğunda bulma düşüncesini işler. “Bana gerçeğimi ver Allah’ ım, dedi şair.’’ cümlesiyle şairin gerçekliği ile yazarın gerçekliği bulma çabası birbirine karışmıştır.

Hikâyelerin çoğunda yazar, söylemek istediklerini veya kendine dert edindiği meseleleri doğrudan değil, söz oyunlarıyla okura buldurma yolunu tercih etmiştir. Bu bakımdan metin içi seciyi görünür kılan birçok sözcüğe rast geliriz.

Yazın türü olarak deneme, yazarın söz söylemeye değer bulduğu konularda dilin esnekliğini ve işlevselliğini kullanarak zihnini okura açma çabasıdır. Bu yüzden denemenin sınırının çizilmesi çoğu zaman imkânsız görünür. Deneme yazarı, kafasındaki soruları aklına geldiği gibi sorar ve yine kendisi tüm içtenliğiyle bu soruları cevaplar. Kesit öyküsünde ise olayların yerini durumlar alır. Hikâye, okuru bir yere götürmez aksine okur kendisine gösterilen sinematografik ayrıntıların hangisinde kalmak isterse orada konuşlanır. Anlatılan durumun veya fotoğrafı çekilen kesitin içinde kendisine bir yer bulur. Emin Gürdamur’ un hikâyeleri de okurunu kalmak istediği yerde bırakan türdendir. Okur, yer yer deneme okuduğu hissine kapılsa da yazar kendince yeniden yapılandırdığı hikâye formunu gayet güzel çizer.

Emin Gürdamur, durum ve olay hikâyeciliğine yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Anlatı diliyle metinlerdeki şiirselliği ve söz oyunlarını, hikâyelerinin muhtevası ile de anlam derinliği olan metinler ortaya çıkarmıştır .Çok katmanlı bir metin meydana getirmiştir. Yazarın kendine has dili, hikâyelerinde karakteristik bir imzaya dönüşmüştür. Öykü dünyasında bu imzayı daha çok göreceğimiz kuvvetle muhtemeldir.

YORUM

WORDPRESS: 0