Merve Yurtsever Yazdı: Türkü ve Şiirlerle Örülü Öyküler

ANA SAYFAKitaplık

Merve Yurtsever Yazdı: Türkü ve Şiirlerle Örülü Öyküler

Merve Yurtsever, öykücü Mustafa Soyuer'in Kutu Yayınlarından çıkan ikinci öykü kitabı “Beni Öldürmeli Dövmeli Değil”e dair yazdı.

TOPLUMDAN UZAK, KENDİNE YABANCI
Emel Karayol Yazdı: Cabir Özyıldız’dan Eski Zaman Türküsü
RUHUN AĞRISI VE AĞIRLIKLARI: “BÜTÜN AĞIRLIKLARIM”

TÜRKÜ VE ŞİİRLERLE ÖRÜLÜ ÖYKÜLER
Mustafa Soyuer’in “Beni Öldürmeli Dövmeli Değil” Kitabına Dair
Merve Yurtsever

Düşünceli insan olmak, olasılıklar arasında fikir yürütüp doğru kararlar alabilmek, ideal insan tipi olarak düşünülse de her şeyin dozunda güzel olduğunun ispatı bir kitap var karşımızda. Mustafa Soyuer’in Beni Öldürmeli Dövmeli Değil adlı eseri ilk dikkati ismiyle çekiyor. Taşıdığı isimle bile büyük bir yükün altına girmiş seksen yedi sayfa var iki kapak arasında.  Hükmü kendi veriyor, cezayı kendi kesiyor. Okuru sarsacağı satırlara hazırlıyor diyebilirim. Benim gibi iyi bir türkü dinleyicisi değilseniz kitabın isminin Zaralı Halil türküsünden alıntı olduğunu sonradan fark ediyorsunuz ve ikinci okuyuşunuzda çok daha iyi oturuyor anlamlar. Zira bir kez okunmakla doyulmayacağı en başından belli ediyor kendini.

“Kaderinden kaç adım uzağa düşer bir Mehmet Şahin…”

“İnsan, bir kâğıt parçasından bile daha hızlı eskiyor…”

Eserini iki bölüme ayırmış Mustafa Soyuer. “İfrat” ve “Tefrit” bölüm isimleri içeriklerini tam anlamıyla temsil ediyor. İnce düşünülmüş, ince ince işlenmiş. İfrat bölümünde yer alan aşırılık, ölçüyü kaçırma durumları tefrit bölümünde yerini altta kalma hallerine bırakıyor. İnsanın kötülükte de iyilikte de sınır tanımamazlığını gösteriyor. Eserde bir kompozisyon çerçevesinde işlenmiş hikâyeler. İlk bölümde sosyal mesajlara değdirdiği kalemini ikinci bölümde aşk ve aile kavramlarına dokunduruyor yazar. Seçimlerden ibarettir hayatlar. Görüyoruz ki isterse kötülüğü de uçlarda yaşar iyilikte de uçlara konar.

“Ne garipti. Taşı kavrama yeteneğine sahip bir insan eli, o taşla, dilerse bir mabedi yükseltebiliyordu göklere doğru, dilerse bir insanın hayatını yedi kat yerin dibine geçirebiliyordu.”

Mustafa Soyuer birbiriyle bütünleşen hikâyeleri farklı başlıklar altında sunuyor okurlarına. Okur yapboz parçalarını birleştirir gibi belli bir sırası olmayan ama iç içe geçmiş öyküleri zihninde birleştirerek kitabın içine giriyor fark etmeden. Mesleği savcı olan, dolayısıyla ağır psikolojik vakalara maruz kalan Mehmet karakteri üzerinden doğuyor öyküler. Hikâyelerin bütününe baktığımızda çocukluk döneminde yaşanan bağlanma sorunu ile yetişkinlik döneminde psikolojideki overtinking sendromunu kahraman üzerinden okuyoruz. Hayata huzursuzca konumlanan, yaşamın ona biçtiği rolleri hakkıyla yerine getirme çabasındayken ruhu ondan kaçan bir adamın acılarıyla sızlamış yazarın kalemi. Ancak Mustafa Soyuer öyle bir dille sunuyor ki bu hâli tüm sızılar naif bir kimliğe bürünüyor adeta. Yer yer yazarın hâkim olduğu yerel dile rastlıyor fakat hiç yadırgamıyorsunuz. Dil işçiliğindeki ustalığını gösteriyor Mustafa Soyuer, Beni Öldürmeli Dövmeli Değil kitabında.

“Üç öğün, üç çeşit horlanan, sabrın en somut hali başka bir benzeri uyukluyor olacaktı bu koltukta… Sen beni deyip gelmişsin ciğerimi kebap etsem az.”

Türküler ruhunuzda, şiirler zihninizde dolanıyor okurken. Metinler arasında tanıdık ezgilere rastlamak heyecanlandırıyor okuyucuyu. Yazarın lirik dilinin yanı sıra, iyi bir şiir okuyucusu olduğu öykülerin içine işlenmiş şiir alıntılarıyla kendini gösteriyor. Samimi ve içten dile geliyor tüm hikâyeler. Bir kurgunun içinde değil de yaşamın içinde gibi aktığını hissediyorsunuz.

Öykü giriş paragraflarına da özellikle dikkat çekmek istiyorum. Öylesine doyurucu tasvirlerle bezeli ki tekrar tekrar okuyup sonra devam etme isteği uyandırıyor.

“Ne peygamber görmüşlüğüm vardı düşümde ne de dilim sürüp şefaat yerine seyahat dilemişliğim. Buna rağmen yol çizgileriyle yazılmıştı benim kaderim. Bazen kesik kesik bazen urgan gibi uzadıkça uzayan. Ömrüm yollarda geçiyordu. Gündüzüm yolların kölesi, gecelerim otel odalarının esiriydi. Ve ben yalnızlığını şehir şehir, oradan oraya sürükleyen serseri…”

Kadın dertleri dile geliyor öykülerde. Günümüzün giderek çoğalan sıkıntıları edebiyatın şahitliğinde konuşuyor kitapta. Yaşanmamış çocukluklar, tecavüzler, kadın cinayetleri, olaylara tezat ahlaklı bir üslupla kaleme alınmış diyebilirim. Tertemiz bir aşkı anlatan kelimelerde imrendiriliyor okur. Nezihe olası geliyor insanın desem abartmış olmam.

“Daha nem olacaktın, kaderimdin Nezihe; Allah’ın öz eliyle alnıma harf harf kazıdığı… Seninle bir nefes daha fazla yaşamak… Kıymetini bilene az şey mi Nezihe?” 

Kitabın ikinci bölümünde yer alan “Evin Halleri” isimli öyküsüyle Hasan Ali Yücel Öykü Ödülü’nü almış Mustafa Soyuer. Nezihe’yle tanıştığımız bu öykü en keyif verendi diyebilirim. Yazarın samimi üslubundan doğan bir cesaretle önce kızdığınız Nezihe’ye sonra sımsıkı sarılmak istiyorsunuz. Tüm hüzünlerin ortasında gülümserken buluyorsunuz kendinizi. “Bekle beni. Az kaldı.” diyerek sonlanan eserde beklemeden başa sarıyor okur. Yazarın kaleminden çıkacak yeni eserlere az kalmıştır umuduyla birlikte.

MUSTAFA SOYUER
BENİ ÖLDÜRMELİ DÖVMELİ DEĞİL
KUTU YAYINLARI
87 SAYFA

Mustafa Soyuer Kimdir?

Mustafa Soyuer, 1980’de Tokat’ta doğdu. Yükseköğretimini Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesinde tamamladı. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı. Hâlen bu görevine devam etmektedir.

Öyküleri; Türk Dili, Türk Edebiyatı, Mahalle Mektebi, Ihlamur, Tahrir, Barbar, Acemi gibi dergilerde ve çeşitli öykü sitelerinde yayımlandı. 2019 ESKADER Öykü Ödülleri’nde üçüncülüğe, MEB Hasan Ali Yücel Edebiyat Ödülleri’nde Evin Halleri öyküsüyle birinciliğe layık görüldü. İlk öykü kitabı Ellerin Ellerime Değdiği Zaman (2019) Kutu Yayınlarından çıktı.

Evli ve iki çocuk babasıdır. 

YORUM

WORDPRESS: 0