ANA SAYFAKitaplık

Muhammet Erdevir | Sessizlerin Sesi Olmuş Hikayeler: Bir Adım Daha

Muhammet Erdevir, Fahri Ayhan'ın "Bir Adım Daha" adlı öykü kitabını incelediği yazısıyla Edebiyat Daima'da

Muhammet Erdevir | Yazarın Kozasından: Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler
Muhammet Erdevir | Dert İçre Sırça Liman
Muhammet Erdevir | Prelüt
[sharethis-inline-buttons]

Borges bir yerde “Bizler ölülerle konuşan ölüleriz ama bunun farkında değiliz.” demişti. Bu sözü zaman zaman anlamaya çalışırım. İnsan yaşadığına inanıyor; üstelik sadece buna da değil hayatı ellerinde tuttuğuna, isterse birçok şeyi değiştirebileceğine inanıyor ama aslında bir gölge ağırlığınca yer tutuyor dünyada. Yaşayıp gittiğine birilerini ikna etmek bile zor aslına bakarsanız. Geride bir şeyler bıraksak bile çok değil yüz, bilemediniz yüz elli sene sonra yok olup gideceğiz. Bunu aşmak içindir belki de kitaplar yazıyor, sesimizi kubbede yankılanması için kaydediyoruz. Şairler, hikâyeciler, anlatıcılar hep bunun çabası içinde değil mi? Üstelik sesimizi duyurmaya çalışırken sadece kendi çabamız da değil kaydettiğimiz, görüp duyduklarımızı da yazının büyülü ülkesinde sözcük ve betimlemelere döküyoruz. İşte, Fahri Ayhan da bu yazarlardan biri. Kendi sesiyle birlikte yanında yöresindeki birçok insanın sesini yazıya döküyor. Yaşayan birer ölü olarak onlara dünya durdukça seslerini aktarabilecekleri bir yol açıyor.

Fahri Ayhan’ın ikinci hikâye kitabı Kadran Yayınlarından çıktı. 2019 Eylül’ünde okurla buluşan kitap “Bir Adım Daha” adını taşıyor ve on beş hikâyeden oluşuyor. Fahri Ayhan’ın ilk hikâye kitabını da okumuş ve onun hikâyeciliği üzerine bir şeyler yazmıştım. Bir yazarın kalem macerasına şahit olmak adına Bir Adım Daha merakla okuduğum ve üzerine düşündüğüm bir kitap oldu. (1)

Fahri Ayhan, ilk kitabında olduğu gibi Bir Adım Daha’da da yok yere ölenlerin, yolu acılarla kesişenlerin, toplum içinde bir gölge gibi yaşayıp gidenlerin trajik ve zorlu yaşamlarını dile getiriyor. O, üslupçuluk tutkusuna kendini kaptırmadan yalın bir anlatımcılıkla kuruyor hikâye dünyasını. Ayhan, modern veya postmodern üslupla yazan öykücülerden farklı olarak yaşadığımız zamanı tahkiyeci bir üslupla dile getirmeyi tercih eder. Onun için dil önemlidir ancak öykü tekniğinde yenilikler aramak yerine hikâyesini anlatmak istediği insanların yaşadıklarına odaklanır.

Çokları için zaaf sayılabilecek anlatımcı üslup Ayhan için bir avantaja dönüşüyor. Bu avantaj anlattığı, doğrusu anlatmayı seçtiği konulardan doğmaktadır. Fahri Ayhan Mardinli bir yazar ve halen doğup büyüdüğü bu şehirde öğretmenlik yapmakta. Dolayısıyla yakın çevreden başlayarak yöre insanın yaşayışını ve sorunlarını gözlemleme olanağı bulmuş.  O, bir kıssahan gibi çevresindeki hikâyeleri derlemekte, onları kâğıda dökmekte ve kalabalığın gölgesinde kalmış sıradan kişilerin sesine ses olmakta. Böylece nefes gibi havaya karışıp gidecek nice olayı yazıya dökmüş.

Yazarın hikâyelerindeki kişiler, kendi hayatlarının kıyısına düşmüş yorgun insanlardır. Bazen bir kız kaçırma meselesinin başlarına açtığı küskünlük ve felaketlerle yüzleşirler, bazen hapse düşen çocuklarının yaşadıkları ağır travmayı onlarla birlikte omuzlamak durumunda kalırlar. Mütevekkil fakat mutsuz insanlardır Fahri Ayhan’ın hikâye kişileri. Tevekkül ve teslimiyetin, yaşadıklarına razı olmanın insanı kadere isyandan alıkoyduğunu ancak tek başına mutlu etmediğini görürüz.

Yaşlılık, gurbet, hastalık, yoksulluk gibi konuların Ayhan’ın kaleminde önemli karşılıkları vardır. Söz gelimi kitaba adını veren Bir Adım Daha hikâyesinde başkişi durumundaki Köse Ahmet’in yaşlanmasına ve gözlerinin görmez oluşuna tanıklık ederiz. Uyandığında saatin kaç olduğunu bilmez Köse Ahmet, zamandan düşmüş gibi olur. Algıları dünyayı kavramaya yetmemektedir artık. Çocukları ona ne kadar iyi hizmet ederse etsin dünya onun için bir muammaya dönüşmüştür. Hayata Düşen Gölgeler’de çocuklarının bir kaza sonucu ölmesiyle birlikte yaşadıkları şehre sığamayan bir ailenin kendilerini gurbete atmalarının hikâyesine ortak oluruz. Her zaman ekmek davası değildir demek ki insanları yollara düşüren, bazen insan acısına katlanabilmek adına yollara düşer.

Fahri Ayhan toplumcu gerçekçi bir yazar olmasa da yaşadığı toplumun gerçeklerine ve sorunlarına duyarsız kalmayan bir yazardır. Soma’daki maden kazasından 12 Eylül darbesine, Filistin’deki işgalden Suriyeli göçmenlere varıncaya kadar ülkenin ve bölgenin sorunlarına değinir. Bunları insani bir bakış açısıyla dile getirir, siyasetten çok insan merkezli bir yaklaşımla hareket eder. Bu da Fahri Ayhan’ı ve gözlemciliğini önemli bir noktaya taşır.

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0