ANA SAYFAŞiirDiğer

Esra Karaca | Zifiri Karanlık

Esra Karaca, "Zifiri Karanlık" isimli şiiriyle Edebiyat Daima'da

Servan Erdinç | Vuslat
Zeynep Yolcu | N Apartmanı
Birgül Yangın Aslanoğlu | Çok Yapraklı İlişkiler’de Ahlat Ağacı Senfonisi

Esra Karaca | Zifiri Karanlık

[sharethis-inline-buttons]


Aralamasını bekledim
Lacivert gecenin perdelerini
Ellerimde solmuş yıldızlar
Yamaçlardan yükselen köpek sesleri
Dallarında ağaçların baykuş gözleri
Bakışlarımda onun esrik hayali

Turuncu şiirler yazmak istedim
Sabahın sıfır dördünde
Patladı bir fırtına
Savurdu perdelerimi

Tüm günahları çarptı yüzüme
Paçavra gibi
Çekti gitti

Alacakaranlıkta alırdım
Radikal kararlarımı
Her defasında suçlardım dünyayı
Söverdim kötü terziliğine

Çocuklara biçtiği kefenleri
Kadınların yüzündeki yaş’lı peçeleri
Firavun pelerinlerini
Yırtar atardım çizdiğim cehennem çukurlarına

Cesur olurdum geceleri
İsmim gece olunca
Sarhoşun cesareti başlardı
Yürürdüm masivaya
Özgür kızıllığımla

Yeniden kurgulardım hayatı
Olmayan sabahların gecelerini
Bitmeyen baharları  yazardım
Seni de koyardım kiraz ağacının altına
Sonra sen kalkar giderdin

Mart ayazı gibi vururdun yüzüme
Olsun der gibi bakardım gökyüzüne
Yıldızlardan kesik atardım üzerine
Ben attıkça sen parlardın
Yüzüne dolunay vurmuş yaprak gibi
İçim titrerdi

Alırdım avuçlarıma üşümeyesin diye
Donarken kurtarmıştın
Buz tutmuş dünyamda

Ruhun siyah mı bilmiyorum
Bende ki beyaz olunca
Bi de bakışların
Ah o bakışların
Okyanuslara atıyor
Çırpınıyorum parmak uçlarımda

Dumanlı sevdalara yıkılır köprüler
Başarılı olur mu vahşi ihtilaller
Söylesene  düalitemizin karşılığını
Kaç kapıyı çalarsın
Kaç kere vurursun

Duyuyor musun lokomotif seslerini
Uzun ve yorgun dizelerimi okurken
İçsel ve çelişkisiz
Samimi ve marjinal

Kayıp giden  yollara inat
Bu parklar bu sokaklar
Bu insan tacirleri
Bu yavşaklar

Kaç kere sancılar içinde
Yazdım şiirlerimi
Gökyüzününün kapısını yumruklayarak
Kaç yüz dondu
Kaç kimliksiz kayboldu

Bir kenti bırakabilirdim
Doldurup anıları heybeme
Yürüyebilirdim ufuk çizgisine
Kenetlenmiş ellerimizle

Toprak karnına alıyor insanları
Bizi de alacak
O vakte kadar
Yüzümü avuçlarına al

Zaman deli bir kısrak gibi şahlanıyorken
Yeryüzünün sarkaçından
Ağzı kanlar içinde bir hayalet
Elinde yitirilmiş düşler
Önünde önünde üzgün yüzler

Ellerimiz kenetliyken
Yatıştırır mı tomalar
İsyandaki sevdamızı
Söylesene..

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0