ANA SAYFAKitaplık

Çağlar Sarıtaş | Bir Anadolu Masalı: Bozkırda Altmışaltı

Çiftçi’nin “Bozkırda Altmış Altı” hikâye kitabı Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2014 yılının En İyi Hikâye kitabı” seçildi. Ayrıca 2016 yılında Necip Fazıl Ödülleri kapsamında “İlk Eser” ödülüne layık görüldü.

Bünyamin Tan’ın Kaleminden “Ruh Fotoğrafçısı” Çıktı
Yunus Çinçin | Gözüyle Kartal Avlayan Yazar Kitabına Dair
RUHUN AĞRISI VE AĞIRLIKLARI: “BÜTÜN AĞIRLIKLARIM”

Çağlar Sarıtaş | Bir Anadolu Masalı: Bozkırda Altmışaltı

Mustafa Çiftçi’nin hikâye kitabı “Bozkırda Altmışaltı” 2014 yılında İletişim Yayınlarından çıktı. Çiftçi’nin bu kitabından önce yayımlanmış “Âdem’in Kekliği ve Chopin” adlı hikâye kitabının yanında bu kitaptan sonra 2017 yılında yayımlanan “Ah Mercimeğim” adlı hikâye kitabı da bulunmakta. 2021 yılında ise Çiftçi’nin “Kalfa Uykusu” adlı eseri okuru ile buluştu.

Çiftçi’nin “Bozkırda Altmış Altı” hikâye kitabı Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2014 yılının En İyi Hikâye kitabı” seçildi. Ayrıca 2016 yılında Necip Fazıl Ödülleri kapsamında “İlk Eser” ödülüne layık görüldü.

Gönül Dağı Dizisi

Çiftçi hikâyeleri ile TRT’nin sevilen dizisi Gönül Dağı’na ilham vermiş bir yazar. Gönül Dağı dizisinin yapımcısı Ferhat Eşsiz, bozkırda hayallerinin peşine düşen üç kuzenin başından geçenleri ekrana taşırken Yozgatlı yazar Mustafa Çiftçi’nin hikâyeleri ile çalışmalar yaptıklarını ve Çiftçi ile görüşerek hikâyelerinde “Taner”, “Dişçi”, “Musa”, “Sefer” karakterleri ile tanıştıklarını ardından senaristler ile karakterleri geliştirip izleyici ile bu diziyi buluşturduklarını ifade ediyor.

Çiftçi Yozgatlı bir yazar ve hikâyelerde Yozgat’ın, taşra insanının küçük ve sıradan yaşamını sıcak bir dille ve iyimser bir anlatımla, yerel söylemlerden güç alan üslubuyla anlatıyor. Çiftçi “Bozkırda Altmışaltı” adlı hikâye kitabında yedi farklı hikâyeye yer vermiş. Hikâyelerin tamamında taşra insanını anlatırken taşrayı bir nostalji olarak değil canlı ve dinamik bir yer olarak ele almış. Modernizme karşı gelenekseli gerçekçi bir anlatımla ele alan Çiftçi hikâyelerde yerel dili atasözü ve deyimlerle harmanlamış. Yozgat ağzına ait yerel söyleyişe hikâyelerde sıkça rastlıyoruz: gobel (erkek çocuk), öpçe (şımarık), şibi (ördek), elleham (herhalde)…

Çiftçi’nin hikâyelerinde karakterler Anadolu türküleri ile aşkı, hasreti ve taşranın sesini hissettirirler okuyucuya. Bir İğne Bir Kuyu adlı hikâyesinde Niyazi Usta terzi dükkânında gözleri görmeyen bir garip Ümmet Çavuş’a yanık yanık türküler söyletir. Ümmet Çavuş elini kulağına atıp başlar bağırmaya: “Gene bögün, Gene bögün, Dayadım sırtımı merdivana, Gene bö gün…” uzun havası ile yürekleri titretir. Elif, Tina, Tolga adlı hikâyede Tolga, Elif’e daha çok vurulduğum günlerde bu fotoğrafa bakar “İki büyük nimetim var, biri anam biri yârim diyerek ağlardım.” ifadesi ile bozkırın tezenesi Neşet Ertaş’ın türküsünü gönüllere nakşeder.

Mustafa Çiftçi – Bozkırda Altmışaltı

Taşranın geleneksel yapısı hikâyelerde baba figürü üzerinden net bir biçimde ifadesini bulur. Ailesine bağlı, alın teri ile para kazanan, otoriter fakat evlatlarına karşı hoşgörülü ve anlayışlı, sorumluluk sahibi babalar çıkar karşımıza. Ayrıca hikâyelerin çoğunda babalar taşrada zor şartlarda evine ekmek götürme derdinde olan küçük esnaflardır. Handan Yeşili adlı hikâyede esnaflık yapan Sansar Sami, Kara Kedi adlı hikâyede teneke bir kulübede envai çeşit mal satan Aziz Efendi, Ankara’daki Evlatlar adlı hikâyede babadan kalma derme çatma dükkânda ticaret yapan Rafet Efendi, Bir İğne Bin Kuyu hikâyesinde terzilik yapan Niyazi Efendi, Piç Sevi adlı hikâyede Sülükçü Müslüm karşılar okuru.

Hikâyelerde esnaflık yapan babalar evlatlarının üzerinden bir an olsun gölgelerini eksik etmezler. Onları sözleri, tutum ve davranışları ile yol gösterirler. Handan Yeşili hikâyesinde esnaflık yapan Sansar Sami oğlu Çetin’e “Okuyacaksan oku ben yok demem. Gözünün önüne bak. Bana güvenme.” diyerek okumaya sevk etse de Çetin üniversiteye gitmeye niyet edince Sansar Sami “…bu üniversitenin açığı varmış orayı oku. Benim kimim var. Burayı bırakma. Aha sana kurulu bir düzen.” diyerek Çetin’in avukat olma hayallerini suya düşürür. Avukat olma hayali suya düşen Çetin de dükkâna sarılır.

Ankara’daki Evlatlar adlı hikâyede Rafet Efendi oğullarının okuması için onlara elinden gelen tüm desteği verir. Gerekirse ceketimi satarım bunları okuturum diyen Rafet Efendi oğullarına sürekli nasihatler verir: “Aha orada küflü dükkân, aha burada okul, ders, sıcak ev. Okudun mu, kravatlı adam oldun mu gölgen ağır olur. Gittiğin yerde bey derler. Az bilsen de adın çok bilir olur. Az söylesen de millet çok beller. Neden? İşte o kravatı görüyon mu? Sen bir urgan zannedersin ama kazın ayağı öyle deel. O kravat ne kapılar açar, bir söylesem aklınız çıkar.” diyerek tembihler ve sonunda iki oğlu Yasin ve Yusuf Ankara’da bakanlıklarda uzman olurlar.

Bir İğne Bin Kuyu’da terzilik yapan Niyazi Efendi’nin oğlu Şahin ilkokuldan sonra futbolcu olmak istese de Niyazi Efendi oğlunu ortaokuldan sonra meslek öğrensin diye sanayiye oto tamir atölyesine verir. Bayan Kuaförü olma hayali de olan Şahin’e babası karşı çıkar ve Şahin askere gidip gelince babasının açtığı oto tamir dükkânının başına geçer.

Mustafa Çiftçi

Hikâyelerde evlatlar terbiyeyi aileden alır ve ailelerin onlara çizdikleri yolda ilerlerler. Taşranın geleneksel aile yapısını, yöre insanının duygu ve düşünce yapısını Çiftçi’nin hikâyelerinde net bir biçimde görüyoruz. Aynı zamanda Çiftçi yedi hikâyeden oluşan kitabında trajikomik anlatı ile ironi ve mizah unsurlarına bolca yer veriyor. Handan Yeşili hikâyesinde Çetin dükkâna gelen kıza âşık olur fakat kim olduğunu, ne iş yaptığını öğrenemez. Çetin’in yanında çalışan çırağı kızı görür ve takip eder. Handan’ın öğretmen olduğunu öğrenen Çetin çeşitli yollarla ona ulaşamaya çalışır. Handan’ın çalıştığı okula giden Çetin onun evli olduğunu öğrenince dünyası başına yıkılır. Çetin’in düştüğü durum mizah unsurları ile okuru bolca güldürür. Kara Kedi hikâyesinde Aziz Efendi eşi ile anlaşamaz ve sürekli dertlenir bu durumdan, eşi ile onu tanıştıranlara küfürler eder. Dükkân komşuları da eşini överek onu sinirlendirip kızdırırlar. Aziz Efendi ile uğraşırlar. Belediye tarafından yıkım kararı verilen dükkânını boşaltan Aziz Efendi seyyar biçimde esans satmaya başlar. Bir panayırda esans satarken kızlara koku sürer ve söylediği laflardan dolayı dayak yer. Aziz Efendi’nin hâli oldukça trajikomiktir.

Çiftçi’nin hikâyelerinde kahramanların üzerine taşranın havası tümüyle sinmiştir. Hikâyelerin çoğunda yaşadıkları taşra kentine sıkışıp kalan Yozgat’tan başka yerde yaşamayı düşünmeyen karakterler çıkar karşımıza. Ankara’daki Evlatlar hikâyesinde Yasin ve Yusuf her ne kadar Ankara’da Bakanlıklarda çalışmaya başlasalar da babalarının gölgesi bir an olsun üzerlerinden eksik olmaz ve babaları Yozgatlı hemşerilerinin işlerini halletmek için sık sık Ankara’ya oğullarının yanına gelir. Yasin ve Yusuf adeta Yozgat’ın Ankara’da vücut bulmuş hâlidir. Ayrıca Elif, Tina, Tolga hikâyesinde Tolga her ne kadar yurtdışına gitse de taşranın havasını her daim üzerinde taşır ve Tina da bunu Tolga’ya kırıcı bir dille ifade eder.

Çiftçi’nin hikâyelerinde aşk da en saf haliyle karşımıza çıkar. Handan Yeşili hikâyesinde Çetin’in öğretmen olan Handan’a aşkı, Ankara’daki Evlatlar adlı hikâyede gençlik aşkı Güldane’ye Rafet Efendi’nin saf ve katıksız aşkı, Elif, Tina, Tolga hikâyesinde Tolga’nın çocukluk aşkı olan Elif’e saplantılı aşkı en doğal haliyle karşımıza çıkar.

Taşrayı ve gelenekseli abartıya düşmeden yalın bir dille ve gerçekçi bir anlatımla, yer yer güldüren yer yer de hüzünlendiren olaylarla, akıcı bir üslupla anlatan Çiftçi’nin “Bozkırda Altmışaltı” adlı hikâye kitabını taşra edebiyatını seven bir okur olarak şiddetle tavsiye ediyorum.

YORUM

WORDPRESS: 2
  • comment-avatar
    Mehmet Pak 3 yıl ago

    Kaleminize sağlık hocam

  • comment-avatar
    Harun 5 ay ago

    Gönül Dağı dizisinde geçen olayların esin kaynağı olan “Bozkırda Altmışaltı” hikayesini çok güzel özetlemişsiniz Kıymetli Hocam, kaleminize sağlık.