Eda Tosun | Gül Dikeni

ANA SAYFADeneme

Eda Tosun | Gül Dikeni

Eda Tosun "Gül Dikeni" adlı yazısıyla Edebiyat Daima'da.

Gazel Yiğit | Sessizce
Merve Yurtsever | Yol Ayrımı
Elif Sude Yanık | Yaşamakta Anakronizm

Eda Tosun | Gül Dikeni

Huşu içinde gömüyorsun, içinde yükseğe çıkıp atlayan duyguları. Devasa ağırlıkta özlemlerin oluyor. Buluta yük olmasın diye, gitsin yağsın diyorsun istediği yere. Mana sis perdesini aralıyor ve herkes kendi içine bir mevsim daha ekliyor. Fesleğenden sonra alışıyorsun iyot kokusuna. Limanı seyreden sessizlikle bir tutuyorsun gönlünü. İklimler de hicrana yenik düşmüyor muydu? Yorgun türküleri diline dizme telaşın olmasa, insan uyurdu annesinin masalları arasında. Yaş oluyorsun denizin altında ki taşa. Lav olmak var bir de şiirin ortasında…

Kalbin kadar yalnız olan yıldızlara ilişmeden gözlerin, nasıl kalem tutar da mektup yazar ellerin? Satırlardan geçecek bir nokta sonra mısraların arasında virgül, kim bilir kaç yarayı öpecek, yalnızlığın dibine düşen. Şairi gözlerinden asan geceleri bırakıyorsun ardında. Ahde vefa duvarlarına uykusuz bir dille yazıyorsun adını. Ağzında su taşıyor sana doğru gelen karıncalar. Yıkılan sözlerin altında kaldığınızı biliyorlar. Pürtelaş ediyor kıvamına gelmiş anılar. Oysa bilmiyoruz kaç adım daha var? Kaç gecemiz kaldı ve kaç hırka eskiteceğiz…

Kilit altında tutuyorsun sonra ellerini. Hüzünle karışık oluyor şu uçmakta olan kanatlar. Gaz lambası ışığı kadar ışıldıyor ellerinin arasındaki sokaklar. Titrek ve solgun düşüyor kuytusuna sabahlar. Eşyalar daha canlı duruyor, hevesin kıvrımları getirdiği yerde seni bulamıyorlar. Kelebeğin ayak seslerini duymuyorlar. Bir yerden bitiyor ömür, bir gül dikeni anlatıyor. Suya yansıyor kokusu, yüzüne yüzüne çarpıyorsun. Ay ışığıyla yıkanmış gülüşleri kayda alan Mevla’ya, incecik Bir sızıdan bahsediyorsun düğümler boğazında.

YORUM

WORDPRESS: 0