Güler Kalem | Adil Okay’ın “Tuhaf Buluşmalar Metrosu”

ANA SAYFAKitaplık

Güler Kalem | Adil Okay’ın “Tuhaf Buluşmalar Metrosu”

Güler Kalem, "Adil Okay’ın 'Tuhaf Buluşmalar Metrosu' Eserinden Hareketle Topluma Yabancılaşan Bireyin Aidiyet Sorunu" adlı yazısıyla Edebiyat Daima'da

BENİM RÜYALARIM HEP ÇIKAR’IN GİZEMLİ İZLEKLERİ
ŞÜKRAN VAROL KIR YAZDI: BOŞ DOLAPLAR
Merve Yurtsever | Toplumsal Değişmenin Yüzleri: Yıldırım Türk’ün “Kapıdaki Yüzler”i

Güler Kalem | Adil Okay’ın “Tuhaf Buluşmalar Metrosu” Eserinden Hareketle Topluma Yabancılaşan Bireyin Aidiyet Sorunu

“ummak ve beklemek kadınlığa verilmiş iki cezadır.”

Murathan Mungan

Yollar, metro kuyrukları, metropol adlı canavarın kollarında uzanan damarlarımız… Yaşam isteğimiz… Sevgiyi ararken sosyal medyanın dikenli tellerine takılarak yara bere içinde kalan o damarların tıkanıp kalması…

Mektup aşkları vardı bir zaman… Kalemin arkasına gizlenmiş esrara kapılarak kendi yücelttiğimiz ruha bedenler biçmemiz… Sonra da bize heyecan veren her bakışın ardında olmasını dilediğimiz satırların sahibini bulmaya çalışmak için metropollerin metrolarında kol gezmemiz… O kadar kalabalıkken metrolar, insanlar o kadar yabanken birbirlerine ve asla mümkün değilken bir aşkı filizlemeye o dar vakitler; bir umudun elini tutup gezdirmektir “Tuhaf Metrolar Buluşması”.

ADİL OKAY – TUHAF BULUŞMALAR METROSU

Tiyatro türünde yazılmış, şiirsel öykünün izlerini taşıyan eser, metinler arası geçişi okuyucuya hissettirmeden akıcı bir dille kaleme alınmış. Metnin içeriği kadar türünde de postmodern parçalanmışlığın izlerine rastlarız. Nitelikli edebi eserleri incelediğimizde hiçbir türün sadece kendi misyonunu yaşattığını görmeyiz. Hepsi de birbiriyle ilintili, hepsinde de iç ve dış kaynaşma mevcut. Sheakspear’in öykülerinin tiyatro metnine dönüşü, Dostoyevski’nin değişen ve dönüşen toplumsal yapıya göndermeleri, Sartre’ın “Bulantı” romanındaki bireyin kişisel arayışı, Moliere’nin kara mizahı günümüz toplumundan yola çıkarak bireye atfedilen değerler, değersizlikler yer alır “Tuhaf Metrolar Buluşması”nda. O buluşma aslında hepimizin buluşmasıdır. O istasyonda “Sensin o, o sensin…” diye arayışa giren kadının ruh hali, hepimizin arayışıdır. Viktor Emil Frankl ‘ın “Ruhsal sıkıntıların kaynağında, anlamsız insanlarla anlamlı ilişkiler yaşama isteği ve çabası yatar.” sözünden de anlaşıldığı gibi, kadının daha tanımadan anlamlandırmaya başladığı bir erkeğe karşı beklenti içine girmesi ve bu beklenti için oldukça direngen bir çaba vermesi yatar eserde. Tesadüf ki erkek de bir arayışın içinde ve o da en az kadın kadar yalnız. Kuşatılmış kapitalizmin çemberiyle Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nin karşılanamayan basamakları arasında kalan bireyin sevgisizliğinin gölgesini görürüz metinde.

Hep beklenilen, sevilmek istenen ama bir türlü gelmeyen, gelmesi delicesine umut edilen kadın erkek ilişkilerinden yola çıkarak toplumun yozlaşmasına da bir selam gönderir.

Eserde eski aşkların olmadığına dair göndermelere de rastlıyoruz. Modern dünyanın kaybettiği bireyler sürekli bir arayış halindeler. Leyla ile Mecnun’da artık Leyla hak arama platformlarında slogan atarken, Ferhat dağları delmek yerine bankaları hortumluyor. Sistem duyguları da körelttiği için arayışın ve bekleyişin yarattığı gerilim git gide tırmanıyor.

Metaforik bağlamda ne kadar sürrealist izler görülse de toplumcu gerçekçiliğin kaynağında beslenen eser insanın kendine toplumun merceğinde çıplak gözle bakabilmeyi ve gördüklerini sorgulamayı vadediyor. Sevgiyi ararken yara bere içinde kalıp tıkandığımız yerlere tekrar bakmamızı sağlıyor. Dilerim ki o damar sevgiyle beslenir; toplum, bireysel acıları ve sevinçleri yabancılaşmadan sahiplenir.

YORUM

WORDPRESS: 0