ANA SAYFAKitaplık

Saniye Kısakürek | Mazarin Mavisiyle Başka Bir Dönüşüm

Saniye Kısakürek "Mazarin Mavisiyle Başka Bir Dönüşüm" adlı yazısıyla Edebiyat Daima'da.

Zübeyde Güllüce – Ruh Adam Romanı Üzerine “Aykırı” Bir Deneme
Armağan Can | Sözün Yeri – Lav Denizindeki Ada
Deniz Kara Kavalcı | Mizaç, Vicdan, Duyarlılık ve Ruhsal İştah Kavramlarına Cesur Bir Bakış: İnsan Nedir?

Saniye Kısakürek | Mazarin Mavisiyle Başka Bir Dönüşüm

[sharethis-inline-buttons]

Mazarin Mavisi, Cem Kalender’in son romanı. İlk sayfalardan itibaren okuyucusunun elinden tutup, onu bambaşka yaşamlara götürüyor. Daha önce de yazarın Kayıp Gergedanlar adlı romanını okumuş ve bu kitap hakkında yazmıştım. 

Gelelim son kitabına. Roman doğanın muhteşem dengesi içinde ilhamını bir tırtılın kelebeğe dönüşmesinden alıyor. Akıcı ve duru diliyle birlikte cümlelerindeki samimiyet okuyucuyu alıp götürüyor. Mazarin Mavisi, kendi kozasında yeni bir bedene dönüşen, dönüştükçe toplumda kabul görmeyen bir insanın hikâyesi.

Önce Tuna’yı ele alalım. O, doğuştan itibaren sakin ve sessiz bir çocuktur. Beş kızın ardından kasabanın ağası Ali Mestan’ın erkek çocuk hayali gerçek olur ama doğduğu andan itibaren Tuna’daki gariplik herkesin dikkatini çekmiştir.

“Kendine çizilen bu dünyanın farkındaydı Tuna; kendisinden istenilenleri biliyordu, erken yaşlarda bunun ayırdına varmıştı ama hiçbir zaman böyle bir çocuk olamazdı, bu mümkün değildi. Ailesinin çizdiği bu renkli, eğlenceli, bir nevi lunapark tadındaki dünyaya çok uzaktı.”

Annesi ve babası onda bir hastalık olduğunu düşünmektedirler. Tuna çocukken kendisinin diğer çocuklardan farklı olduğunu hisseder her zaman. Zayıf, çelimsiz halinden dolayı annesi sürekli onu doktora götürür. Doktor sarılık teşhisi koymuştur. Çocukluğu boyunca Tuna’nın iyileşmesi için iğne yaptırır annesi. Tuna hem okulda hem de ailesi içinde farklılığını hissettirir. Kimse onun bu halinden memnun değildir.

“Bir erkek çocuğu gibi değildi; pısırık, içine kapalı, arkadaşı olmayan, böcekleri, haşereleri arkadaş edinen, saksıda solucan, tırtıl besleyen bir çocuktu.”

***

Bizi çevreleyen, kurallarıyla kaderimizi çizen bir toplumun içine doğarız. Birçoklarımız için toplumun kurallarına, yaşam şekillerine ayak uydurmak sancılı bir süreçtir. O toplumun, o hayatın içinde ayakta kalmak zorunda kalan insanlar vardır. Cem Kalender yeni romanı Mazarin Mavisi’nde o hayatlara götürüyor okuru.

Romanın sayfalarını çevirir çevirmez bir film sahnesine giriş yapıyorsunuz adeta. Kamera Küçük Bayram Sokağı’na giriş yapıyor. Neon lambaların ışığı altında lubunyaların dünyasını izlemeye devam ediyoruz.

İçiçe geçmiş üç farklı karakter, üç farklı zamanda anlatılmış. Ama aynı zamanda başka başka hayatların içinde yer alıyor bu karakterler. Yani bir insan hayatında kaç kez dönüşüme uğrar sorusuna da cevap arıyor.

Tuna’dan bahsetmiştik girişte. Tuna kendi kozasını ören bir kelebek gibi, kendi dünyasında kendini keşfetme yolculuğuna çıkıyor.

Bir gün ablasının giysilerini giyiyor. Ve böylece değişimi başlıyor. İlerleyen zamanlarda çocukluğuna hiçbir özlem duymadığını satırlar arasında keşfediyoruz.

“İnsanın çocukluğuna özlem duymasının sebebi kaygının olmayışı. Kaygı, çocukluğa ait bir duygu değil. İnsan esasında çocukluğunu değil ona ait olan kaygısızlığı özler. Bu kaygılı çocuk büyüdüğünde çocukluğuna dair özlem duymayacaktı, eğer okudukları ve gözlemleri yanıltmıyorsa böyle olacağından emindi.”

***

Küçük Bayram sokağında sürekli baskı gören lubunyaların dünyasına Handan’ın assolist olma hayalleri eşlik ediyor. Kozada başka bir hayat şekil alıyor Handan’la birlikte. Ama kelebeğimiz kanatlarını çırpamıyor bir türlü. Kurumlarıyla başka kimlikleri yok sayan anlayışları Handan’ın yaşadığı zorluklar sırasında hissediyoruz. Handan’ın var olma mücadelesinde, arkadaşlarının çektiği zorluklar ve onlara destek olma çabaları yer alıyor.

Kitap iki bölüme ayrılmış. İkinci bölümde başka bir zamanda, bambaşka bir insanla karşılaşıyoruz. İkinci bölümde hayatını oğlu Özgür’e adayan Nurten, yakalandığı hastalık ve oğlunun pek de hoşlanmadığı bir kadınla başlayan ilişkisi nedeniyle ikilemler içinde kalıyor. Oğlunu sevmesi ona yaptığı şeyleri meşru kılar mı sorusunu da sorduruyor.

Mazarin Mavisi, Handan, Tuna ve Nurten’in hikâyesini ustaca bir kurguyla birbirine bağlıyor. Doğduğu topraklarda gizlenmek zorunda kalan hayatlar gözler önüne seriliyor.

Kalender, romanının en son cümlesine kadar okuru sürüklüyor. Aynı zamanda kahramanların yaşamlarıyla empati kurmamızı sağlıyor. Tırtıl bir kelebeğe dönüşüyor, bir beden birden çok yaşama evriliyor.

Cem Kalender (d. 1976) Kahramanmaraş, Afşin’de doğdu. Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi’ni bitirdikten sonra öğretmen olarak İstanbul’a atandı. Bir süre Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde okudu. Daha sonra okulu bırakıp tamamen yazmaya odaklandı. İlk romanı “Klan” 2007’de Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Ödülü‘nü aldı. Bir yıl sonra ikinci kitabı “Zamanın Unutkan Koynunda” çıktı ve Ömer Türkeş‘in 2010’da hazırladığı “Ölmeden Önce Okunacak 140 Kitap” listesinde yer aldı. 2013’te üçüncü kitabı “Kayıp Gergedanlar”  okuyucuyla buluştu. Son romanı Mazarin Mavisi’dir.

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0