ANA SAYFASöyleşi ve Soruşturmalar

Zeynep Yolcu | Elem Erk’le “İncinmeler Divanı” Üzerine Söyleşi

Zeynep Yolcu, Elem Erk’le “İncinmeler Divanı” üzerine bir söyleşi yaptı.

Muhammet Erdevir | Suzan Yörük’le “Şehbal” Üzerine Söyleşi
Yusuf Aydın | Güven Adıgüzel ile Söyleşi
İbrahim Halil Çelik, Ethem Baran’la Söyleşti
[sharethis-inline-buttons]

Zeynep Yolcu | Elem Erk’le “İncinmeler Divanı” Üzerine Söyleşi

Yolu sevdiğimdendir
Uzun adımlar atışım
Ruhumun içinde cemre
Bağlanır annemin toprağına
Düşer yaprağın gönlüne
Ne geçit vermez dağlar var
Ne de ölümün karanlığı
Her şey kendi suretinde 
“Demek ki her şey yolunda.”

Masal Anlatıcısı Elem Erk’in ilk şiir kitabı İncinmeler Divanı çıktı. Ağustos ayında raflara çıkan şiir kitabı üzerine söyleştik. Bizlere şiirine yansıyanları anlatan Erk “öz” çemberinin içindeki beni anlattı. Dizelerden hikâyelere mi, hikâyelerden dizelere mi bu yaşanmışlıklar siz karar verin.

Elem Hanım bizlere şiir yazma serüvenini anlatmadan önce yayınevi sürecini anlatır mısınız?

Uzun zamandır yazdığım şiirleri topladım ve Engin Turgut hocam ile düzenlemesini yaptık. Uzun araştırmalar sonucunda Ekşi Karga Yayınevi ile anlaştık. Dosya olarak şiirlerimi gönderdim ve incelemelerin ardından düzeltmeler yapıp son haline getirdik ve basıma gitti. Bu uzun ve yorucu bir yolculuktu çünkü gözden kaçırdığınız tek bir sözcük bile şiirin anlamını değiştirebiliyordu. Bu konuda fazla titiz davrandığımı söyleyebilirim.

İncinmelerin Divanı içindeki en yaşlı şiiriniz hangisi?

“Ansızın” en yaşlı ve yaşanmış bir hikâyenin şiiridir. Hıristi Teyze umarım yaşıyordur çünkü o, bilge bir ruhtu ve tam ihtiyacım olduğu anda bana “Sen yaz kızım sakın vazgeçme.” dedi.

Birçok şairden duyduk, kitapları çıktıktan sonra durulduklarını ve yazamadıklarını, sizler için bu durum söz konusu mu?

Kitaptan sonra durgunluk olmadı çünkü şiir yazmak bende adeta bir tutkudur. Okumadığım ve yazmadığım zaman kendimi mutsuz hissederim.

Farklı disiplinlerde kendinizi geliştirmişsiniz. Şiirleriniz de bunun sentezi yansımakta. Acaba bu ayrılığı birleştiren hep şiir mi oldu?

Sanatın tüm alanları ile ilgilendim ama şiir kadar yaralarımı saran ve onları hızlı iyileştiren olmadı. Bende tüm yeteneğimi şiire aktarıyorum.

“Çocuk kalbine mühürledi kendin
Sabah vakti
Yağmurlar çok bende”

Umudu şiirlerinizde gördük ama iç mısralarda kırılan hayallerinizde var. İnsanlar acılardan kaçamadıkları zaman şairlere koşarlar. Siz hangi şairlerin limanına sığındınız?

Çok şaire sığındım. Bazen tek bir sözcük insanı etkiler ve orada bir aydınlanma başlatır ya kendinde öyle bir şey bu. Ama en çok etkilendiklerim Adonis, Lorca, Turgut Uyar, Ahmet Arif, Mahmud Derviş, Füruğ, Baudelaire, Edip Cansever oldu. Haydar Ergülen ise bambaşka ve onun atölyesinde olmak, bilgeliğinden faydalanmak çok büyük bir şans benim için.

Şiir modern insanın ahenkli çığlığı, çoğu zaman da yalnızlığıdır. Kızınız Su’ya bu kitabı armağan ederek karanlığına mum mu olmak istediniz?

Hayat benim için hiç kolay olmadı. Zorlu ve acılı patikalarda yürümek zorunda kaldım. Kızım Su’nun ise içgüdüsel olarak yolundaki cam kırıklarını topluyorum ve ona örnek olmak istiyorum. Yolu uzun ve ben umarım onun yolunu gaz lambası ile de olsa aydınlatabilirim.

Güz, kılıç, ağıt, heybe, kelebek, âlem kelimelerinden sonrası Anka’ya uzanıyor. Halkın kaderi olmuş sözcükleri şiirlerine taşıma yürekliliğini göstermişsiniz. Bizleri anlatmak için hangi sözcükler kaldı?

Gönülde yazılı sözcüklerin sonu yoktur. Anka’nın sonrasına uzanmak ve oralardan ilham almak güzel olmaz mı? Yol güzel olunca yolcu olup yürümeye devam etmek gerek.

Sema diyerek inliyor
Ruhumun dergâhı çöküyor
Kırmızı tabutun üzerine
Şu koca kâinatın içinde
Savruluyor bedenim
Her yanım yara içinde
Dünden kalma ne varsa
Yeni bir doğumu bekliyor
Kederli bir duman tütüyor
Göğsümün kuşlarından
Kim bilebilir tüm bunları?

Dizeler şiire sema ediyor. İyileşme istediği o kadar dile gelmiş ki şairi yaralayan derinliklerine iten acı sızıyor. Bu acıyı anlatmak ister misiniz?

Neşet Ertaş’ın “Cahildim Dünyanın Rengine Kandım” türküsünü çok severim. Yüreğimden göçüp gidenler için dinlerim bu türküyü. Dinlerken de büyüdüğümü hissederim. Acılar bizim için ve onları üreterek iyileştirebiliriz. Ben buna gönülden inanıyorum. Kazım Koyuncu’nun söylediği gibi ‘bir boşluk ki nasıl insanla dolsun’. Kayıplardan doğan acılarda böyledir işte o nedenle kendini kendinde aramalı insan.

Dizi halinde yayınladığınız şiir başlıklarınız; Çöl Vakti, Dert Vakti, Elem Vakti, Heves Vakti, Gece Vakti ve Anılar Vakti isimlerini taşıyor. Şaire şimdi ne vakti acaba?

“İlham Vakti” olsun. Yazılacak çok şiir var yüreğimde.

İnsan yaşadığı ülke olur, ülke içte yaşar biz olur. Toprağa ait olan insan hep isim ile boğuşur. Siz şiirler sayesinde şair oldunuz. Nasıl bir duygu kadın şair olmak?

Duyguların cinsiyeti yoktur. Çünkü yaşadığımız her şey insan olarak bizlerde izler bırakır. Bunu kaleme dökerek şiirler yazmaktır güzel olan. Ancak ülkemiz gerçeğinde sesini duyuramayan, duygularını ifade edemeyen kadınlara örnek olabilirsem kendimi bahtiyar hissederim.

“Darağacından babam geliyor
Boyu tavana değerek
Ocakta isli çaydanlık
Yanıyor annemin çalışkan elleri
Kalbi uçuyor yarasaların
Çarpıyor duvardaki rüzgâra”

Veda ederken söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Edebiyat Daima’ya bu çok özel söyleşiyi yaptığı İçin çok teşekkür ederim. Kitabımı okuyanların yüreği incinmesin.

Elem Erk Kimdir?

1977’de Ordu Aybastı’da doğdum. On yaşında İstanbul’a taşındık. İstanbul’da Ortaköy Kültür Merkezi’nde başladığım tiyatro eğitimine Beştaş Çocuk Tiyatrosu’nda devam ettim. Kocasinan Lisesi’nden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih bölümünü bitirdim. Özel ve devlet kurumlarında 6 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra şan ve def eğitimi aldım. Masallar dünyasına yolculuğum çocukluğumda annemin anlattığı birbirinden güzel masallarla başladı. Ben de kızımı masallarla büyüttüm. Aldığım eğitimleri de üzerine ekleyerek masal anlatmaya başladım. Diğer yandan Haydar Ergülen Şiir Atölyesi’nde şiir yazmaya devam etmekteyim.

[sharethis-inline-buttons]

YORUM

WORDPRESS: 0