KENDİMİZE SÖYLEYEMEYECEĞİMİZ GERÇEKLER: KENDİMİZ HAKKINDA BAZI YALANLAR

ANA SAYFAKitaplık

KENDİMİZE SÖYLEYEMEYECEĞİMİZ GERÇEKLER: KENDİMİZ HAKKINDA BAZI YALANLAR

Muhammet Erdevir, Mehmet Kahraman'ın Loras Yayınlarından çıkan kitabı Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar'a dair yazdı.

Mehtap Gül’den Gençlik Romanı: 309 Kayıp Gün
BİLEMEZSİN AYSEL: KADINI KADIN BİLİR GERİSİ YALAN BİLİR
Merve Yurtsever | Kendine Söyleyecek Çok Sözü Olmalı İnsanın

KENDİMİZE SÖYLEYEMEYECEĞİMİZ GERÇEKLER: KENDİMİZ HAKKINDA BAZI YALANLAR

Muhammet Erdevir

Minareden Düşen Ezan, Işıklar Açık Kalsın, Babamı Öldüren Şeyler ve Aldatma Ustası’yla yazarlık kariyerinde istikrarlı bir çizgi takip eden Mehmet Kahraman’ın beşinci öykü kitabı olan Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar, 2022 Eylül’ünde Loras Yayınlarından çıktı. Öykü okurunun yakından tanıdığı öykücülerden Mehmet Kahraman, aynı zamanda Mahalle Mektebi dergisinin öykü editörlüğünü de yürütmekte. On öyküden oluşan Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar, yazarın olgunluk dönemi ürünlerini içermekle birlikte öykü dilinin nereye doğru evrilebileceğinin ipuçlarını vermesi bakımından da önemli bir kitap.

Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar şehirli öykülerden oluşuyor, Mehmet Kahraman öykülerinde mekân olarak şehri tercih ediyor. Üstelik bu şehirler küçük kasabalardan ziyade metropol atmosferi olan yerler. Türkiye’nin 1980’ler sonrası oluşan yeni sosyal gerçekliğini görüyoruz bu öykülerin satır aralarında. Apartman hayatından şehir içi toplu taşımaya, üniversite ve yüksek lisans eğitiminden modern hayatın gerçeklerinin aile-iş-arkadaş çevresini dönüştürmesine varıncaya kadar bugün önemsiz gördüğümüz ama son kırk yılda ülke sosyolojisini biçimlendiren birçok küçük olgu bu öykülerde kendine yer bulmakta. Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar, bu yönüyle ülkenin değişen, dönüşen, başkalaşan sosyal bağlarına/ilişkilerine de ilginç bir pencere açmakta.

Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar

Kitaba adını veren ve yazarın sen diliyle kurguladığı “Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar”, insan duygularının değişkenliği üzerine derinlikli ve titiz gözlemler içeriyor. Orta yaşlı öykü kişisinin kendinden on yaş genç yeni iş arkadaşına başlangıçta fazlasıyla soğuk ve mesafeli davranması, akabinde ikilinin birbirlerini tanımaya başlaması ve aralarında bir yasak aşkın alevlenmesi, nihayetinde ise bu tutkulu duygunun zamanla bir acıma, merhamet ve vicdan yüküne dönüşmesi ustaca manevralarla anlatılmakta. Bu öykünün ilginç yönü, kişilerin insan ilişkilerinde başkalarının acılarını deşmemek adına kendilerini acı dolu seçimlere zorlamalarına dikkat çekmesidir. İnsan merhametinin esiridir. Bu öykü bu esaretin nelere kapı açabileceğini dikkatli ve titiz bir kurguyla vermekte. Öteki olarak kodladığımız insanların yaşamlarına nüfuz ettikçe, onların hatıralarına ortak oldukça yüklerini sırtlanıyor, acılarını paylaşıyoruz. İlk başta son derece olumlu görünen bu durum, inanılmaz bir hızla bizlerin günlük yaşantısını etkileyebiliyor. Kahraman, bu öyküsüyle modern ilişkilerin hassas dengesine özgün bir bakış açısıyla yaklaşıyor.

“Ayaküstü On Dakika”, bireyin değişimi izleği merkezinde ilerlemekte. Geçmişte kalan ama hiç vazgeçilmeyen çocukluk-ilk gençlik aşkını anlatan bir öykü bu. Öykü kişisi zahiren değişmiş görünse de ruhen ve kalben ilk gençlik yıllarındaki gönül yarasını aşamamış, gerçekte neredeyse hiç değişmemiş biridir. Okulda başarısız olan, çalıştığı işlerde tutunamayan Akif’in sevdiği kıza kendini ispat etmek için askerden sonra iletişim fakültesinde okuyup savaş muhabiri olması konusu etrafında ilerleyen bu öykü, bireyin duygularındaki kapanmayan yaraların yol açtığı travmalar hakkında incelikli tespitler içermekte.

İnsanoğlu yaşamını makuliyet çizgisi üzerine sürdürür. Olağandışılık bu çizgiden uzaklaşılmasıyla ortaya çıkar. “Gecenin Sonunda”da öykü kişisi gecenin bir vakti yatağından çıkar ve kendini sokaklara atıp saatlerce yürür. Karısının bile anlam veremediği, kişinin kendisinin de gerekçelendiremediği bu karar kişinin küçükken babasıyla yaşadığı olumsuz durumların açığa çıkmasına hizmet eder. Yürüyüşün bir noktasında olağandışı bu karar, olağanüstü bir gerçekliğin vücut bulmasıyla büyülü gerçekçi bir forma evrilir. Sokaktaki bir köpek onunla konuşmaya, Hz. Musa ile Hz. Hızır kıssasından bahsetmeye başlar. Bu noktada anlaşılır ki öykü kişisinin babası da küçükken aniden yürümeye çıkar, birkaç gün sonra üstü başı perişan halde eve dönermiş. Baba-oğul çatışmasına dair bu gönderme, kişinin travmalarını da izah eden ilginç bir mekanizma sunar. Edebiyatçıların çok sevdiği bir konu olan baba-oğul çatışması, kişinin babasıyla sağlıklı ilişki kuramamasının gelecekteki yaşamı derinden etkilemesi bu öyküde “yürüyüş” olgusu esas alınarak işlenmiştir:

“Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. İşte o an hatırladım. Benim sözümün hiçbir hükmü yoktu. Ben yürümeliydim. Yolda olmak yeterliydi benim için.”

Günümüz öykücülerine bakıldığında öykücülerin metinlerinde başka öykücülere, yazarlara, tanınmış romancılara göndermelerde bulunmayı sevdiğini görüyoruz. “Ekmeğine Sahip Çık” öyküsü de edebî açıdan bol göndermeli bir metindir diyebiliriz. Öyküde Oğuz Atay’a, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ölümsüz karakteri Hayri İrdal’a ve Dostoyevski’ye göndermeler yer almaktadır. Otobüs durağındaki yıpranmış, koyu renk paltolu adamı gören öykü kişisi, Atay’ın Beyaz Mantolu Adam’ını hatırlar. Otobüs durağında gördüğü kişiyi öykü boyunca “Siyah Mantolu Adam” olarak adlandırır. Asosyal bir karakteri olan öykü kişisi, sokakta gördüğü ve ilginç bulduğu insanlar hakkında zihninde hikayeler kurgulamayı seven biridir. Kurmaca-gerçeklik üzerine kafa yoran öykü kişisi, seçtiği sözcükler ve yaptığı kurgularla gördüğü insanlara yeni kimlikler, yeni hayatlar, yeni geçmişler dikmektedir. “Ekmeğine Sahip Çık”ta kurgu ve gerçeklik arasındaki sınır her ne kadar belirgin olsa da merak kurguyu, kurgu da yeni ihtimaller ve anlamlar bütününü yaratmaya devam etmektedir.

Mehmet Kahraman, öykücü

Aile ve aile içi ilişkiler Mehmet Kahraman’ın öykülerinde olayların gidişatını etkileyen güçlerin başında gelir. “Unutulma Hakkı”, “Tanışıklıklar”, “Bir Umut”, “Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar” gibi öykülerde aile olgusu farklı biçimlerde de olsa öykü kişilerinin davranışlarının, kararlarının, seçimlerinin temelini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında son kırk yılda hızla şehirleşen Türk toplumunda ailenin halen başat güç olduğunu söyleyebiliriz. Aile ve kan bağları, ailenin doğurduğu ilişki düzlemi ve çatışmalar bireyin hayatını temelli sarsabilmektedir. Aile bağlarının zedelendiği boşanma gibi durumlarsa ne yazık ki oldukça sancılıdır. “Yeniden Başlamak” öyküsünde Funda isimli hemşire; yoğun bir nöbet gününde bir yandan da hayatında dağılan, bozulan, aksayan şeyleri toparlamak, onarmak, yoluna koymakla meşguldür. Yaşam akıp giderken bireylerin iç karmaşaları kimsenin umurunda değildir. Boşanma aşamasında olduğu kocası Halit’le olan sorunlarını düşünen Funda, bir yandan da sürekli olarak ölüme çok yakın olmanın stresini yaşamakta, hastaların ölümünü gördükçe sarsılmaktadır. Onun ölüme yakınlığı, kocasının ya birlikte yaşarız ya da birlikte ölürüz tehdidiyle yaşamsal bir probleme evrilir.

Mehmet Kahraman 2010 sonrası öykücüler içinde beş öykü kitabı ve Kurmacanın Doğası (2021) adlı kuramsal çalışmasıyla dikkatleri çekmektedir. Hem öykü türünde eser veren hem de öykünün kuramı üzerine düşünsel bir yolculuğa çıkan Kahraman’ın öyküleri sağlam kurgusu, temiz ve işlenmiş anlatımı, insan doğasının karmaşıklığı üzerine yerinde tespitleriyle kuşağı içinde fark yaratmaktadır. Kendimiz Hakkında Bazı Yalanlar işte bu çabanın ve titizliğin ürünüdür.

YORUM

WORDPRESS: 0