Umut Kaygısız | Evvel Zaman’a Dair Yazdı

ANA SAYFAKitaplık

Umut Kaygısız | Evvel Zaman’a Dair Yazdı

Umut Kaygısız, oyuncu ve yazar Ercan Kesal'ın, Bir Zamanlar Anadolu'da filminin oluşum sürecini anlattığı kitabı Evvel Zaman'a dair yazdı.

Zübeyde Andıç’ın “Kuşlar, Pıtraklar ve Tıraş Sandığı” Kitabına Dair
Muhammet Erdevir yazdı: Bir Yaşam Övgüsü Olarak Mitat Enç’in Bitmeyen Gece’si
Şükran Varol Kır | Onuncu Ay Üzerine Yazdı

“BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA” FİLMİNİN OLUŞUM SÜRECİ: EVVEL ZAMAN

Umut Kaygısız

Akreple yelkovanın flörtünden bağımsız ve gündüze karışmak bilmeyen gecenin, şişenin dibindeki karaltı olarak kalmasına inat, eşsiz bir öğretmen gibidir zaman. Can kulağıyla onu dinleyene seve seve ağzını oynatmadan upuzun cümleler sunabilir. Ama yine de işittiklerini bir kenara çekip görselliğe düşkündür insanoğlu. Hislerini de gördüklerine göre şekillendirdiği için, kelimelere hak ettikleri değeri vermekten kaçınır hep. İkircikli yaklaşır geçmişe, evvel zamana.

Hiç kuşku yok ki, yaşadıkça zihnimizde kalan anı tortularını, bize anımsattığı duyguya göre isimlendiririz. Gülümsetiyorsa tecrübedir onlar. Sıkıntı veriyorlarsa şayet, pişmanlıktan başka bir isme layık olamazlar. Öğretmen dersini anlatır, öğrenci isterse dinler, isterse not alır veya aklını başka bir yere kaydırır. Evvel zaman herkes için ayrı, her durumda farklı tattadır.

Edebiyatımızda fazla örneği bulunmayan bir kitap “Evvel Zaman.” Çok beğendiğim, defalarca izlediğim ve hatta inceleme yazsını kaleme aldığım “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin çekim sürecini baştan sona kadar anlatıyor. Senaryonun doğum sancıları ve projenin oluşumu ile başlayan kitap, filmin yapım sürecini A’dan Z’ye gözler önüne serip, hiçbir detayı atlamadan adeta set hayatını ve öncesini yaşatıyor bizlere. Tuttuğu günlükleri samimi biçimde paylaşmış Ercan Kesal. Onu okuyunca, kendime şu soruyu sormadan edemedim açıkçası: “Yeni İhsan Yüce mi duruyor karşımızda?”

Ercan Kesal’ın çok yönlülüğünün ve yaptığı her işi mükemmelleştiren tavrının yanı sıra, halkın içinde kalıp devamlı halka dâhil olma duruşu böyle düşünmemi sağlıyor elbette ki. Ve imza attığı onca film arasında, bu kitap sayesinde farklı bir yere yerleşiyor “Bir Zamanlar Anadolu’da”. İzleyen insanlar, bu kitabı okuduktan sonra filmi tekrar seyrediyormuş genellikle. Hak verdim onlara. Bozkırın mistik dokusuna kapılarak seyrettiğimiz bir cinayetin perde arkasını, filme hayat veren bir sürü kahramanın dramla yoğrulmuş hikâyelerini ve alt metinde biriken erk mücadelesindeki çözülmeleri çok farklı bir dilden okuyor insan “Evvel Zaman”’da. “Bir Zamanlar Anadolu’da”yı kurgulayan kişinin kafasındakilerin gün be gün değişimini, düşüncelerinin olgunlaşmasını ve yaratım sürecindeki gelişmelere karşı verdiği reaksiyonları, bu kez de okuyucu koltuğunda seyrediyorsunuz. Evet, bir anlamda okumak değil bu. Çok farklı bir tecrübe. Okumaktan bir adım, filmi seyretmektense en az beş adım ötede, yapımcı gözüyle algı pencerenizi sonuna kadar açıyorsunuz “Evvel Zaman” sayesinde.

İçeriğe gelirsek, kitabın oldukça farklı başlangıca sahip olduğunu söylemek mümkün. Günlük gibi kısa kısa ve yazarın anlık hisleriyle örülü. Yaşadığı güne dair bıraktığı notların arkasında duran adamı seyrediyorsunuz bir süre. Sonra iş gelip filme dayanıyor. Bu kez filmin ete kemiğe bürünmesi için geçen süreyi, yönetmen ve senaristlerin penceresinden yaşayarak duyumsuyorsunuz. Tüm endişeler, vazgeçişler ve bir anda fırlayan umutlarla dolu, hoş bir yaratma süreci karşınızda duran. Tarifi zor belki ama kesinlikle monoton ve sıkıcı değil.

Mesela oyuncu seçme sürecini okurken soluğumu tuttuğuma ben bile inanamadım. Sanki polisiye bir romanın ortasında, katilin kim olacağını tahmin etmeye çalışıyordum. Üstelik filmi seyretmiş ve tüm oyuncuları ezbere bilen birisi olarak. Yapılan denemeler, role girme süreçleri ve performans yorumları derken hiç ummadığım isimlerin listeden nasıl elendiğine şahitlik ettim. Örnek olarak, savcı rolündeki Taner Birsel’in rolü kapma süreci epey ilginç geldi. (Detay vermeyeceğim elbette.) Tabii oyuncuların çekim esnasındaki performansları hakkında kamera arkasının düşünceleri ve yaklaşımları da apayrı bir lezzet olarak kaldı hafızamda.

Bir örnek daha vereyim. Kola sahnesi vardı filmde. Katillerden safça olanın kola istemesi ve ev sahibinin o an ikram edemediği için eksiklik duyması. Sonra bir şekilde o kolayı bulması ve çay servisi yapılırken katile ikram etmesi. İç Anadolu insanının tarif edilmesi zor misafirperverliğini bu kadar kolay anlatılabilmesine hayran kalmıştım. O bölgede bir süre yaşadığım için bunun abartı olmadığını çok iyi biliyorum. Nuri Bilge Ceylan ve Ercan Kesal buna benzer bir sürü ince detayla, bozkırda var olan özümüzü fotoğraf çeker sadelikte anlatmış bizlere. Ve “Evvel Zaman” da detaylı anlatıldığı gibi, çalışmayan diyalogları gündelik hâle dönüştürebilmek için epey kafa yormuşlar. Yani her zerresiyle insana dokunmaktan çekinmeyen bir kitap “Evvel Zaman.” Her sayfasında da insanda kalarak ilerliyor.

Bir de boş bırakılan, geniş bilinmezlik noktaları var tabii. Tıpkı hayat gibi. İnsanları çözdüğümüzü zannettiğimiz anda yaşadığımız tek bir olay da hayrete düşüşümüzü ve yeri geldiğinde çok iyi tanıdığımızı sandığımız kişilerin bile kendine ayırdığı odalardan birinden içeri bizi asla sokmayışını fark etmemizi sağlıyor “Evvel Zaman.” Doktorun cesetteki enteresan bulguyu neden görmezden geldiğini, savcının anlattığı hikâyenin gerçekliğiyle yüzleşmekteki zorlanışını uzun uzun düşündürmeye doğru itiyor. Ve bir de otopsi sırasında doktorun yüzüne gelen kan için görevlinin, “Hocam uzak durun, bari sizin üzerinize sıçramasın” göndermesi de yerli yerine oturuyor bu bileşkede. Küçük detaylar, öykünün yazılım sürecinde kendiliğinden gelişmeye devam etmiş yani. Tıpkı Ercan Kesal’ın altını çizdiği gibi, “Film çekilirken de senaryo yazılmaya devam edilir aslında.”

İşte bu samimiyet tüm kitabı kaplamış diyebilirim. Kitap içeriği sayesinde fark ettiğim ve filmde ıskaladığım şeylere gelince de yazılması gereken çok şey var. Ercan Kesal’ın doktorluk günlerinden biriktirdiği hikâyenin sinema perdesine yansıması olan “Bir Zamanlar Anadolu’da”, adının konması için bile sanatsal uğraş gerektiren bir çalışma ve çok derin izler bırakıyor izleyicisinde. Tarkovsy’yi anımsatan görsel ve ruhsal dokunuşları kitaba da yansımış.

Okuyunca daha iyi anlıyor insan. Yılmaz Erdoğan’ın projeye dâhil olan sürpriz birisi olmadığını ve ekibi nasıl yukarı çektiğini. Fırat Tanış’ın çok az konuşarak çok büyük oynadığını. Muhammet Uzuner’in her sahnede bir öncekinin üstüne çıkan bohem karakterinin oluşumunu. Ahmet Mümtaz Taylan’ın bir Anadolu bilgesi tavrıyla doktoru çevreleyen konuşmalarının doğuşunu. Kubilay Tunçer’in aşina olduğumuz bıkkın tavırlı ama dırdır etmesini çok iyi bilen kurum memurluğunu. Taner Birsel’in şeytansı gülüşünü savururken kafasında gizlediklerini ele vermemek için ne büyük gayret gösterdiğini. Nuri Bilge Ceylan’ın kamera arkasında filmi nasıl yüreğinde yaşadığını. Ve Ercan Kesal’ın hikâyenin fikir babası olduğu kadar ne kadar inandırıcı muhtar olabildiğini. Daha fazlası da var, anlatmayayım. Çünkü üç aşamalı bir süreç bu. Önce filmi izleyin, sonra da kitabı okuyun. Tekrar filmi seyretmek isteyeceksiniz zaten. Kitap, muhakkak iz bırakacaktır derinliklerinizde. Keyifli okumalar dilerim.

Yazar: Ercan KESAL

Kitap Adı: Evvel Zaman

Sayfa Sayısı: 216

Yayınevi: İletişim Yayınları

Ercan KESAL

Ercan Kesal 1959 Avanos (Nevşehir) doğumludur. 1984 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Uzun yıllar Ankara-Keskin, Bala ve köylerinde sağlık ocağı hekimliği yapmıştır. İlk şiir ve yazıları, tıp fakültesi öğrencisi iken, İzmir’de çıkan Dönem dergisinde yayımlanmıştır. Mecburi hizmet yıllarında Son Reçete dergisinde çalışmıştır. 1990 yılından sonra geldiği İstanbul’da, Era Yayınları’nın kurucularından olmuştur. Radikal ve BirGün gazetelerinde hikâye ve denemeleri yayımlanmıştır. Ayrıca senaryolar yazmıştır. Nuri Bilge Ceylan’la birçok film projesinde hem kamera önünde hem de kamera arkasında çalışmıştır.

YORUM

WORDPRESS: 0