Zeynep Yolcu "Şiirde Yoğrulmuş Bir Yaşam ve 'Bu Hüznün Mesnevisi'" adlı yazısıyla Edebiyat Daima'da.
Zeynep Yolcu- Şiirde Yoğrulmuş Bir Yaşam ve “Bu Hüznün Mesnevisi”
[sharethis-inline-buttons]Bu Hüznün Mesnevisi İlhami Çiçek’in kısa süren yaşamında ustaca işi şiirler bıraktığı, yayınlanmış ve yayınlanmamış eserlerinin toplatıldığı ilk ve tek kitabıdır. “Yaşam şiirde yoğunlaşmış olarak vardır,” demiştir şair. Şiirin görünen gerçeği hep aşması gerektiğini vurgulayan İlhami Çiçek’in kitabı beş bölüme ayrılmaktadır.
İlk iki bölümü Satranç Dersleri kitabına ait şiirler yer almaktadır. en çok saçlarında dağılıyor gökyüzü kısmında ise edebiyat dergilerinde yayınlanmış şiirleri vardır. Ayrıca bir gül yakmış olmalı ocakta şairin defter ve kağıtlarda bulunan bazı dizelerinden ve şiir parçalarından oluşmaktadır. Son bölümde ise dört tane öyküsü yer almaktadır. Kitap 120 sayfadan oluşan karton kapaklıdır. Editörlüğünü İsmail Kılıçarslan yapmıştır. Ketebe Yayınları tarafından 2018 yılında Bu Hüznün Mesnevisi basıldı. Ön sözü ise Çiçek’in abisi Mehmet Latif Çiçek yazmıştır.
Şair kitabı için dört isim önermiştir. Satranç Dersleri, Bu Hüznün Mesnevisi, Kabusa Beyaz Bir Su, Düş Gören Atlar adlarıdır. İlk yıllarda Satranç Dersleri ismi ile ilk şiir kitabı çıkmıştır. Daha sonra Göğekin adıyla yayınlandı. Ketebe Yayınları ise şairin isteği arasında olan Bu Hüznün Mesnevisinde bütün eserlerini içine alarak yayınladı.
Hazin Şairin Şiirleri
“Ve sağlar
korkuyla sevinç arasında
irkilerek daha çok bu sağanak gibi yağan yazgıdan
şöyle bir sıvazlayıp ağrıyan yanlarını
dudaklar dualara aralık
gördük ki kemiriliyordu can ağacının dalları”
İlhami Çiçek’in şiirlerinde sorular, buruk dizeler, hüzünlü kelimeler insanın içine işler. Soruları insanı kendi dünyasına döndüren anlamaya, bulmaya, sorguya yöneliktir. Kucak dolusu arayışları bitmeyen iç çözümlemelerini şiirler de görürüz. Yüreği gamlı şairin kendisi hazin şairdir. Kendi yalnızlığını onlarca farklı kelimeler ile anlattı. Yazdığı şiirlerde koşma, at, yürüme, ay, resim kelimelerini sıkça kullanmıştır. Koşma dizelerinde kaçma isteğini değil de düş diyarında varmak istediği yeri görüyoruz. Halk edebiyatının etkileri şiirler de vardır. Tabiatı, yaşamı Günaydın şiirinde ele almıştır.(‘sırtlarda/ gözün besini aydır/ ağlayan bir ceylandır gece’ s.53). Bir Huylanışın Öyküsü şiirinde hastalığının onu çok yorduğunu anlıyoruz. (‘süreli nöbetlerle/ köpükten giysiler biçip ağızlarda/ çarpmalara geliyordu sara’ s.39). Bu şiir otobiyografik özellik taşımaktadır.
Şairin şiirlerinin genel özelliği görüntü eksizlerini andırır. Yani var olan durumunu şiirinde birebir anlatabilmiştir. İslam manifestosu diyebileceğimiz beyitler halinde yazdığı Büyük Emel şiiri vardır. (‘Yedi cihan serveri Bizim Peygamberimizdir/ Ulu Allah’ın kitabı en büyük rehberimizdir‘ s.76) Şair hüznüyle, hastalığıyla, inancıyla, gençliğiyle şiir kitabında bizi beklemektedir. Çiçek, büyük yalnızlığın pençesindeydi. Haziran 1983’te şair hastalığına yenik düşerek aramızdan ayrıldı.
İlhami Çiçek’in Buruk Dizeleri
‘evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır.’ s.15
‘öyle ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar’ s.16
‘yalnız hüznü vardır kalbi olanın
hüzün öylece orta yerdedir’ s.22
‘çağı değiştirdiğimde
o yüz
diyar yoruldum-aynalar
gösterebilir mi hiç-bana sonumu
nedensiz başladım oyunculuğa
bitireceğim rastlantıyla-oyunumu
dostlarım da
var-intiharlar’ s.29
‘ve sağlar
korku ile sevinç arasında
irkilerek daha çok bu sağanak gibi yağan yazgıdan
Şöyle bir sıvazlayıp ağrıyan yanların dudaklar dualara aralık
gördük ki kemiriliyordu can ağacının dalları’ s.35
‘Gene kederle yüklü örümcekli duvarlar
Her gün aynı ızdırap her gün aynı yaşantı
Gene geceye gebe çabuk biten sabahlar
Gene her şey kapkara, gene her şey kaskatı!..’ s.47
İlhami Çiçek’in Kelimeleri
Gürbüz: iyi gelişmiş
Esrir: (halk ağzı) sarhoş
Tarh: çiçek dikilmiş yer
Mütekeddir: kederlenmek
Külli: hepsi, hep
Şebçerağ: mum (gece parlayan kıymetli taş)
Mağrur: aldanmış, kibirli, gururlu
Metruk: bırakılıp gidilmiş, kendi haline bırakılmış
Kümbet: kubbe
Müşahhas: tanımak, ayırt etmek
Tecimevleri: ticarethane
Kıstak: dar kara parçası, berzah
Bungu: (halk ağzı) sıkıntılı, kasvetli
Mutantam: ses çıkarmak, vızlamak
Bengisu: abi hayat
Andaç: (halk ağzı) yadigâr
Müteellim: elemli olmak
İstifham: anlatmak, sorup anlama
İçrek: içinde, arasında
Sayrı: saçmalamak
Şairin Soru Sorduğu Dizeler
‘ve sabır
olmasaydı
yeryüzünde
bir gün
kalınabilir miydi’ s.23
‘’sahi şebçerağ nerde
İskender! İskender!
diye bir ünlem’ s.27
‘’bütün öğeleri belliydi ama neden gözsüz
ama neden bir kaleden artmış kapı tokmağı gibi
ıssız ve dokunaklı’ s.27
‘ve hep bir yaprak değil miyiz ki
bir zaman yarıp çıkmak serüveninde
özdalımızı
topu topu bir mevsimi yaşarız işte’ s.29
‘Önem verir misin büyük gayeye
Yoksa boş mu verirsin sen de her şeye
Darıldığın zaman kahpe feleğe
Ah! Of! Diyerek iç çekişin var mı’ s.74
‘o gitti ben gittim
sonunda bir müthiş kuşluğa vardık
şimdi çocuklar da soruyor
kimdir ayımızı örten kadavra’ s.36
[sharethis-inline-buttons]
YORUM