ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KAÇAK HAYATI

ANA SAYFAÖykü

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KAÇAK HAYATI

Yazar adaylarının öyküleri, Edebiyat Daima'da ilk kez okurlarıyla buluşuyor. Öğrenci Öyküleri'nde Ayşe Hataş, "Kaçak Hayatı" öyküsüyle...

Öğrenci Öyküleri: Elif Sarı | Yalnız Bırakıldık
ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KARARLAR VE GERÇEKLER
Öğrenci Öyküleri: Yiğit Hikmet Bircan | İki Duvar Arasında

Öğrenci Öyküleri: Ayşe Hataş | Kaçak Hayatı

O sıralar beş yaşındaydım. Almanya’nın sınır bölgelerindeki şehirlerden birinde yaşıyordum ve Almanya, Sovyetler Birliği’ne savaş açmaya karar vermişti. Bizim yaşadığımız yerde ve o bölgelerde yaşayanlar için ulaşım araçları hazırlanmıştı. Almanya’nın sınırından Rusya’ya gitmek zorunda kalmıştık. Orada, savaş şartlarına göre yaklaşık otuz yıl boyunca rahattık. Fakat bu otuz yıl sonrasında annem ve kardeşim evin ihtiyaçlarını karşılamak için dışarı çıktılar ve tekrar dönmediler. Onları aramaya çalıştım. Yıllarca da aradım. Ancak tükenen umutlar ve çaresizlikten başka hiçbir sonuç elde edemedim. Babamı da birkaç yıl öncesinde yaşlılıktan dolayı kaybetmiştik. Bu benim için tarif edilemez bir acıydı ve oralarda, ailemi kaybettiğim topraklarda, daha fazla kalmak istemiyordum. Ancak ailemle olan tüm anılarım buradaydı ve eğer gidersem onlarla geçirdiğim güzel hatıralarımı da terk edecektim ve onların mezarlarını dahi ziyaret edemeyecektim. Ama biliyordum ki orada daha fazla kalmaya da yüreğim dayanmayacaktı. Bunun için bir seçim yapmak zorundaydım. Ölmüş ailemin bulunduğu yere mi yoksa buradan daha güzel ve güvenli olan Ukrayna mı gitmeliydim? Ailemi ne kadar özlüyor olsam da burada önemli bir seçim yapmalıydım. Sanırım daha fazla düşünmeye gerek yoktu. Kararım apaçık belliydi. Eşyalarımı topladım. Burada yaşarken kazandığım bir miktar parayı Ukrayna’ya gitmek için kullanacak, geçimimi ise orada çalışacak bir iş bulup sağlayacaktım. Aynen planladığım gibi de olmuştu. Ukrayna’ya varmıştım. Ama daha önce hiç bulunmadığım bir ülkede düzen kurmak çok zordu. Öncelikle yaşayacak bir ev bulmalıydım. İki odalı, küçük, kendime göre bir ev bulmuştum bile. Evin sahibi olan yaşlı kadınla anlaşma yaptım ve ben çalışmaya başlayana kadar benden para almayacaktı, ben işe başladıktan sonra da borcumun tamamını ödeyecektim. Birkaç hafta sonra benimle aşağı yukarı aynı yaşlarda olan bir terzinin yanında çalışmaya başladım ve ev sahibim olan yaşlı kadına olan tüm borçlarımı ödedim. Hayatım yavaş yavaş düzene giriyordu. Belli bir maaşım vardı, kiramı düzenli ödüyordum. Belki mükemmel bir hayat değildi ama ne zaman daha iyi bir hayata sahip olmuştum ki?

Sakin hayatım bu zamana kadar sürmüştü. Ancak bunca savaşsız yıldan sonra bu güvenli diye geldiğim yerde savaş başladı. Bombalar atılıyor, sivillere silahla ateş ediliyor, insanlar ölüyordu. Neden oluyordu bu bana? Kim hayatında iki tane savaşa tanıklık etmişti benden başka?  Yoksa bu benim lanetim miydi?

Ne kadar kötü dönemlerden geçmiş ve halen de geçiyor olsam da bu yakınmalarımı bir kenarda bırakıp hayatta kalmam, savaştan uzaklaşmam lazımdı. Evimde çaresizce oturuyordum ve birden kapım çalındı. İnce ve güçsüz bacaklarıma tüm vücudumun ağırlığını vererek ayağa kalktım. Kapıya yöneldim ve önce kapının deliğinden kim gelmiş diye baktım. Bembeyaz giyinmiş orta boylu, orta yaşlı üç adam gelmişti. Neden geldiklerini onlara bakınca anlayamamıştım. Kapıyı açtıktan sonra sağlık görevlisi olduklarını ve savaş anında belirli yaş aralıklarında insanları savaştan uzaklaştırmak için otobüslere bindirdiklerini, Polonya’ya gönderdiklerini ve benim de bu yaş aralıklarındaki insanlardan biri olduğumu söylediler. Söyledikleri içimi biraz rahatlatmıştı. Artık korkuyla ve çaresizce beklemek zorunda kalmayacaktım. Beni zayıf kollarımdan tutup minibüse benzer bir arabaya bindirdiler. Mavi gözlü ve diğerlerinden biraz daha iri olan adam arabayı sürüyordu, en gençleri yanımda duruyor ve kafası büyük, gözleri küçük olan adam da şoförün yanında oturuyordu. Yaklaşık on beş- yirmi dakikalık yolculuktan sonra bir sürü insanın bulunduğu bir yere geldik. Arabadan indim ve kibar bir kadın beni otobüslerden birine bindirdi. Yarım saatlik bir beklemenin ardından Polonya’ya olan yolculuğumuz başlamıştı. Yolculukta aklımda sürekli ev sahibim ve terzi vardı. Ne olmuştu onlara? Acaba onlar da gelemiyorlar mıydı benimle? İkisinin de bana Ukrayna’ya geldiğimden beri çok yardımları dokunmuştu. Onlara borçlu bile sayılabilirdim aslında. Fakat elimden hiçbir şey gelmiyordu. Bu savaş yerinden kendimi bile zor kurtarmıştım. Sanırım artık onlara minnet duymaktan başka yapabileceğim bir şey yok.

    Polonya’ya yolculuğum devam ederken yanımda oturan orta yaşlardaki esmer tenli, kahverengi gözlü, sıska bir adam benimle konuşmaya çalıştı. Söylediği şeyler pek ilgimi çekmiyordu ancak bu adamın bu yaşlarda olmasına rağmen nasıl benimle aynı yerde olmasına şaşırmıştım ve onun sözünü kesip nasıl burada olduğunu sordum. Kalp rahatsızlığı olduğundan dolayı savaş alanlarında bulunmaması gerektiğini söyledi.

Ardından konuşmaya devam etti, hala söyledikleri ilgimi çekmiyordu. Ta ki telaşlı bir şekilde bu yolun Polonya’ya gitmediğini söyleyene kadar. Dikkatimi burada çekmeyi başarmıştı. Ona bunu nereden bildiğini, daha önce Polonya’ya gidip gitmediğini sordum. Bana “elbette gittim.” dedi. Bu adamın onca uzun ve boş konuşmalarından sonra ona inanıp inanmayacağım konusunda oldukça karasızdım. Otobüsün içinde gezinen görevliye bu otobüsün Polonya’ya gidip gitmediğini sordum fakat beni geçiştirecek birkaç cümle geveledi ve asıl soruma cevap vermedi. Sanırım o zaman o adama inanacağımdan emin olmuştum. Onunla tekrar konuşmaya başladım. “Bu yol eğer Polonya’ya gitmiyorsa nereye gidiyor?” Diye sordum. “Tam olarak emin değilim ama sanırım otobüs Rusya’ya doğru ilerliyor.” dedi. Korkuyordum. Bir şeyler yapmalıydım. Ancak yalnız başına seksen sekiz yaşındaki bir kadın ne yapabilirdi? Hemen yanımdaki adama doğru yöneldim. Buradan kurtulmamız gerektiğini, Rusya’ya gidemeyeceğimizi söyledim. Birlikte bir plan yaptık. Gece mola verdiğimizde yataklarımızdan çıkıp koşarak en yakın bulduğumuz yere gidecektik. Sonrasında ise bir karakola gidip durumu anlatacaktık. Ertesi gece olmuştu. Bizi otobüsten indirdiler. Geceyi geçireceğimiz motel odalarına yerleştirdiler. Başımızda bekleyen nöbetçilerin nöbet değiştirme zamanlarında motelden çıkmamız lazımdı. Ancak tam motelden çıkarken yeni gelen nöbetçiye yakalandık. Silahını bize doğru yöneltti ancak elleri titriyordu ve belli ki bize zarar vermek istemiyordu. Ona bizi buradan gitmemiz gereken yere değil Rusya’ya götürdüklerini ve ne kadar mağdur olduğumuzu anlattık. Bize yardım etmesi için ona yalvardık. O da zaten işinde isteksiz olduğu için bize biraz sonra yardım etmeyi kabul etti. Bizi kameraların olmadığı yerlerden motelin dışına çıkarıp buralarda bildiği bir polis merkezinin yerini tarif etti ve bize oraya gidip polislerden yardım etmelerini istememizi söyledi. Kendisi geri dönmezse yokluğunun fark edileceğini ve eğer o fark edilirse bizim de kayıp olduğumuzun öğrenileceği gerekçesiyle geri döndü. Biz de adamın tarif ettiği yollardan polis merkezine doğru ilerliyorduk ancak yollar çok ıssızdı. Buralarda kimsenin olmadığına emindim. O sessizliğin ardından arkamızdan bir ellerinde fener diğer ellerinde silah olan insanlar geliyordu. Yanımdaki adam bana kaçmamı, onların bizi Rusya’ya götürmek isteyen insanlar olduklarını söyledi ve o tam koşmaya başlarken bir silah sesi duydum. Adamın sıska bedeni gözlerimin önünde yere yığılıvermişti. O an korkudan çığlığı bastım ve arkamı döndüm. Orada yaklaşık yedi- sekiz kişi vardı ve bize yardım eden adam da aralarındaydı. Ama o farklı görünüyordu. Sanırım biraz hırpalanmıştı. Olamaz! Ona bizim yerimizi söylemesi için işkence etmişlerdi. Ben bunları aklımdan geçirirken adamlar yanıma geldiler ve beni kollarımdan tutup götüreceklerken silah sesinden olmalı ki güvenlik görevlileri etrafımızdaydı. Sayıları da oldukça fazlaydı. Önce beni götürmek isteyen adamları tutuklayıp götürdüler. Sonra da beni yanlarına alıp karakola götürdüler. Benim ifademi alıp otobüsteki diğer insanları da buldular ve bizi güvenli bir şekilde Polonya’ya gönderdiler.

   En sonunda Polonya’daydım. Bu yaşımdan sonra yepyeni bir sayfa açmıştım ve çok fazla kalmayan hayatıma orada devam edecektim. Hayatım iki büyük dünya savaşına şahitlik etmişti ve her şey gerçekten korkunçtu.

YORUM

WORDPRESS: 1
  • comment-avatar
    Hale 2 yıl ago

    Çok güzel olmuş adamın şanssızlığına üzüldüm bi yandan