ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KARARLAR VE GERÇEKLER

ANA SAYFAÖykü

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KARARLAR VE GERÇEKLER

Yazar adaylarının öyküleri, Edebiyat Daima'da ilk kez okurlarıyla buluşuyor. Öğrenci Öyküleri'nde Naile Banaz "Kararlar ve Gerçekler" öyküsüyle...

Öğrenci Öyküleri: Yiğit Hikmet Bircan | İki Duvar Arasında
ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Melike Tuğba Türkmen | İnsanlık Her Yerde Olsun
ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Zeynep Yıldırım | Kiev Ekspresi 

Öğrenci Öyküleri: Naile Banaz | Kararlar ve Gerçekler

Annem “Hayır,” diyordu, “Ben kızımı sokakta bulmadım.” Diyerek savunuyordu kendini, onlar da haklılardı çocuklarını sokakta bulmamışlardı.

Odessa’da kurulan Sahra Hastanesi’ne gönüllü hemşire olmak istiyordum ancak annem izin vermemişti. Ne kadar yalvarsam da olmamıştı, “Hakkımı helal etmem.” Diyerek son noktayı da koymuştu. Ama o insanların da ölmelerine göz yumamazdım ki. Geceleri uyuyamıyordum, sürekli insanların yardım istekleri kulaklarımda çınlıyordu. Annem gitmeme izin vermese de ben gidip oradaki insanları kurtaracaktım. Sonuçta irade sahibiydim ve bunu pekiştiren bir yaşa sahiptim -yirmi bir yaşındaydım- ki kararlarımı kendim verebilirdim.

Ayağa kalktım ve aynanın önüne geçtim. Her zaman ana kuzusu olan ben, arkamda annemin gözyaşları da olsa bunu yapacaktım. O insanları kurtaracaktım. Valizimi dolabın içinden aldım ve kıyafetlerimi valizin içine yerleştirdim. Montuma doğru ilerleyeceğim sırada kapının açılma sesini duydum. Arkama döndüğümde babam bana bakıyordu, anlamıştı benim gideceğimi, o insanları kurtarmadan rahat edemeyeceğimi. Beni desteklercesine bir göz kırptı. Birkaç adım sonrasında ona kocaman sarıldım. “Git, hadi.” Demesinden sonra ondan ayrıldım ve kapıyı açtım. Ayakkabılarımı giydim, kapıyı sessizce kapattım. İlk olarak taksi çağırmalıydım. Bileti ayarlamam kolay olmuştu çünkü herkes savaşın olduğu bir yere gitmeye çekiniyordu. Yarım saat sonra uçağa binip gidecektim. Havalimanına gelmiştim, taksiciye parasını verip içeri girdim. Pasaport işlemlerini halledip bekleme salonuna gelmiştim. Uçağın kalkış saatine yirmi dakika vardı. İçimde bir sıkıntı oluştu, kalbim sızlıyor nefes alamıyordum. Annemin sözleri geliyordu aklıma, gözyaşlarım birer birer dökülüyordu. Yapamayacaktım, annemin sözünü çiğneyip o insanları yanına gidemeyecektim. Belki de ölmekten korkuyordum. Koşarak dışarı çıktım. Gözlerimi yumdum nefes alışverişlerimi yavaşlattım. Olacakları düşünmem gerekiyordu. Oraya gidip insanları kurtarmak mı? Yoksa annemin sözünü dinleyip o insanların yardım isteklerine kulak tıkamak mı? İçimdeki sesler ikiye bölünmüştü.  Git! Gitme! Beynim ve kalbim savaşıyordu; dünya bana dar gelmeye, tüm insanların zihninden yok olup uçsuz bucaksız bir hiçliğe dalmak istedim ama bana uzatılan su şişesiyle gerçek hayata döndüm. Kafamı kaldırdığımda karşımda heybetli, net ifadesiyle duran bir adam vardı. “İyi misiniz” diye sordu. Düşünmenin verdiği dalgınlıkla “İyiyim.” diyebildim. “Öyle gözükmüyorsunuz” dedi. Dışardan nasıl gözüküyordum ki? Cevap veremedim. Adam yüzüme bakıyordu bir şey dememi bekliyordu fakat susuyordum. Adam kolundaki saate baktı “Bakın uçağa binmeme daha on dakika var, size yardımcı olabileceğim bir durum varsa yardım edebilirim.”

Ne diyebilirdim ki? Su şişesini açtım ve bir yudum su aldım. “Nefsim ve benliğim arasında kaldım.” diyebildim “Seni anlayabiliyorum. Bazen insan karar vermekte zorlanabiliyor.” beni nasıl anlayabilirdi. Ben o masumca katledilen insanlar ve beni büyütebilmek için hayatını bana adayan ailem arasında kalmıştım.

 “Nasıl anlayabilirsiniz ki, hiç aileniz ve mesleğiniz aranızda kaldınız mı?’ dedim ve yüzüme baktı. “Hanımefendi ben askerim, ailem ve mesleğim arasında hep kalıyorum peki, siz hangi mesleği yapıyorsunuz da ailenizle mesleğiniz arasında kalıyorsunuz?”

Benim ona gösterdiğim tavrı o da bana gösteriyordu. “Uçağa geç kalacaksınız.” saatine baktı ve beni onaylarcasına bir tavırla: “Evet, ama ne olursa olsun içinizdeki sesin peşinden gidin.” Bunu söyledikten sonra koşar adımlarla ilerledi. Hâlâ gitmek ve gitmemek arasında kalmıştım. Saate baktım ve uçuşa çok az kaldığını gördüm. İçimdeki ses hadi gidebilirsin! Dedi ve koşmaya başladım. Son kontrollerin halledileceği yere gelip pasaportumu verdim. Hızlıca hallettikten sonra uçağın merdivenlerine doğru ilerledim, merdivenlerden çıktıktan sonra uçaktaki yerimi aldım. Çok değişik duygular yaşamıştım ama verdiğim karar beni asla pişman etmeyecekti. Kafamı koyup uyumaya karar verdim ve gözlerim yavaş yavaş kapandı. Gözlerimi açtığımda Odessa’ya gelmiştim. Havalimanından bir taksiye binip Siret Sınır Kapısını civarlarında kurulan Sahra Hastanesi’ne gelmiştim. Belgelerimi hemen teslim edip insanlara yardım etmek istiyordum. O kadar heyecanlıydım ki sanki annemin sözlerini unutmuştum. Ben insanları kurtaracaktım! İçimde bu mutluluğu yaşarken telefonum çaldı cebimden çıkarıp baktığımda “Annem” olduğunu görmüştüm. İzmir’de çoktan sabah olmuştu. Annem benim evde olmadığımı fark edince anlamıştı belliki. Annemin çağrısını cevaplandırdım ve telefonu kulağıma götürdüm. Ben daha alo bile diyemeden “Kızım neredesin ne olur neredeysen geri dön yavrum, ne olur.”  Hüzünlü bir ses tonuyla söylemişti bu sözünü “Anne Ukrayna’dayım” diyebildim, başka bir şey diyemiyordum. Bir an sessizlik çöktü. Bu sessizlik çok rahatsız ediciydi. Ve bir ses çıktı, sessizliği o kadar bozmuştu ki kulak çınlatıyordu. Silah ve insan çığlıklarının sesi, bunlar yetmezmiş gibi annemin telefonda kızım! Diye ağlayarak bağırması… Her şey çok ani gelişmişti. Saklanacak bir köşe arıyordum ama bulamamıştım. Sırtıma dayanılan soğuk namlu, kulaklarımın uğuldaması kalbimin hızlı atışı… Yere yığılışım, silahla vurulduğum yere elimi koyduğumda ılık, sıvı bir şey hissettim.  Yüzümü buruşturup elime baktığımda, kan! Vurulmuştum. Kulağımdaki uğultu gitmiş hâlâ annemin bağrışlarını duyuyordum. Titreyerek telefonu elime aldım. “Anne vuruldum!” Yutkundum ve gözlerim kapanmaya başladı. Daha kendimi kurtaramamıştım ki insanları nasıl kurtaracaktım. İçimdeki sesi dinlemiştim, pişman değildim ve hiçbir zaman içimdeki sesi dinlediğim için pişman olmamıştım. Masumlar ölüyordu insanlar savaşı önlemek adına canını, duasını ve bazıları ise sokaklara çıkıp bağırarak protesto ediyordu. Ben canımı vermeye razıydım.  Masum insanlar ölmesin yeter ki!

YORUM

WORDPRESS: 0