ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Melike Tuğba Türkmen | İnsanlık Her Yerde Olsun

ANA SAYFAÖykü

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Melike Tuğba Türkmen | İnsanlık Her Yerde Olsun

Yazar adaylarının öyküleri, Edebiyat Daima'da ilk kez okurlarıyla buluşuyor. Öğrenci Öyküleri'nde Melike Tuğba Türkmen, İnsanlık Her Yerde Olsun öyküsüyle...

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KAÇAK HAYATI
ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KARARLAR VE GERÇEKLER
ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: ADALETSİZ İNSANLIK

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Melike Tuğba Türkmen | İnsanlık Her Yerde Olsun

1949’dan beri aynı zulüm hatta katlanarak artan bir zulüm. Yıllardır eğitim merkezi adı altında bizlerin hapsedildiği kamplarda kalan bir gencim. Adım Başacı. Hapisten çıkalı üç ay oldu ama hâlâ yaşadıklarımı atlatamıyorum. Fiziksel ve psikolojik baskıların etkileri bir ömür devam edecek sanırım. Gece gözlerimi kapadığımda aklımda beliren sahnelerin, seslerin dehşetini tarif etmek çok zor. Vücudumdaki iyileşmeyen yaralar sadece görünen taraf. Ruhsal yaralar görünmüyor ama onlar daha derin. Yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, ailem nerede onu da bilmiyorum. Babam da benim yaşadığım şeylerin benzerini yaşamıştır diye tahmin ediyorum ama annem…

Tüm Uygurlara türlü işkenceler yapılsa bile kadınlarımıza karşı daha caniler. Kendi yaşadıklarım bir yana diğer kardeşlerime yapılanları bilmek de çok ağır. Başka ülkelerde benim yaşımdaki gençler askere gittikten sonra evlilik hayali kurarlar. Ben ise yapılan bu zulümden nasıl kurtulabileceğimizi düşünüyordum. Düşüncelerimi de yüksek sesle ifade ettiğim için hepse girmiştim zaten. Açıkçası bu durum bana çok tuhaf gelmişti. Genelde Çin’in kurduğu düzmece mahkemeler mesnetsiz davalar ve yetersiz delillerle insanları hapse atarlardı. Ama ben baskıcı politikaya karşı yazılar yazıp yayınlattığım için hapse girmiştim. Bu durum beni eylemlerimden alıkoyamadı.

Hapiste az işkence gördüğüm ya da kendimde olduğum zamanlarda yazmaya devam ettim. Şimdi ise esir hayatımda yazdığım bu yazıları düzenlerken aileme ulaşmaya çalışıyorum. Onların da hapse girmesinin sorumlusu bir nevi bendim aslında. Her ne kadar annemle babamın bu durumda olması beni üzse bile fikirlerimi ifade etmek benim en temel hakkım. Özgürlüklerimizin kısıtlanması bu duruma baş kaldırmayacağımız anlamına gelmez. Uzun bir süredir çok kötü günler yaşasak da ümidimizi yitirmek zulme sessiz kalmak olur. Bu durumu sindirmek kendi kendimize işlediğimiz en büyük suçtur. Şu an Çin’e karşı yapılan eylemler sonuç vermese bile elbet bir gün hürriyetimize kavuşacağız. Sonraki nesiller benim gibi cesur direnişçilerden ilham alarak güzel sonuçlar elde edecekler. Tüm bunların kafamda girdap gibi dolandığı bir gündü yine. Annemle babamı arıyordum. Yolda yürürken bir adam gördüm, çok şiddetli bir şekilde öksürüyordu, en sonunda ayakta daha fazla duramadı ve yere çöküp kaldı. Hemen yanına koştum, iyi olup olmadığını sordum. Adam bir süre daha öksürdü ben de elimdeki suyu uzattım. İçtikten sonra öksürüğü dindi. Yorgun bir sesle “Sağ ol oğlum.”  Dedi. Ses bana çok tanıdık gelmişti. Adama adını sorduğumda Şakir cevabını aldım. O an gözlerime yaşlar hücum etti. Baba diyerek sımsıkı sarıldım. Babam ilk başta ne olduğunu anlamadı ama sonra oğlu olduğumu anlayıp ağlamaya başladı. Bir süre böyle kaldık. Sonra annemi ve başlarına neler geldiği sordum. Bir ay önce hapisten çıkmışlar kalacak yer arıyorlarmış. O kadar zamandır nerede kaldıklarını sorup babamın kendini daha kötü hissetmesini istemedim. Annemi de alıp eve gidelim baba, dedim. Zaten o da çok uzakta değilmiş. Hep beraber eve döndük.

Üçümüzün yan yana yürüdüğü anki huzur tüm işkencelerin acısını hafifletti. Akşam güzel bir yemek yiyip ikisine de yatacak yer hazırladım. Onca zamanın yorgunluğunu atmak için erkenden uyudular. Bense büyük bir ikilemin içindeydim. Ailem olmasa yazılarımı düzenleyip hemen yayınlatırdım. Tahminimce kısa bir süre sonra daha ağır şartlarda hapse girerdim. Şimdi ise iş biraz daha farklı. Onların bu perişan halini görmek içimi yeterince acıtıyordu zaten. Bir de üstüne daha yeni rahata kavuşmuşken tekrar aynı şeyleri yaşamaları korkunç geliyordu. Eğer yazmaya devam edersem bu korkunç düş gerçeğe dönüşecekti. O gece uzun uzun düşündüm. Sonunda zaaflarıma yenik düştüm ve bir süre yazmama kararı aldım. Ailemi toparlamam gerekiyordu çünkü. Yaptığım doğru muydu yanlış mıydı bilmiyordum ama sanırım böylesi daha iyi olacaktı. Hem yazılarım içinde uzunca gözlemler yapıp daha etkili bir eser elde edebilirim. Direnişim henüz bitmemişti sadece ara vermiştim. Bitirdiğim, pes ettiğim, direnişten vazgeçtiğim gün öldüğüm gündür çünkü.

YORUM

WORDPRESS: 1