ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Saliha Yıldırım | Bir Köpek

ANA SAYFAÖykü

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Saliha Yıldırım | Bir Köpek

Yazar adaylarının öyküleri, Edebiyat Daima'da ilk kez okurlarıyla buluşuyor. Öğrenci Öyküleri'nde Saliha Yıldırım Bir Köpek adlı öyküsüyle...

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: KARARLAR VE GERÇEKLER
Öğrenci Öyküleri: Yiğit Hikmet Bircan | İki Duvar Arasında
Öğrenci Öyküleri: Perihan Ören | İnadına Hayata Tutunmak

ÖĞRENCİ ÖYKÜLERİ: Saliha Yıldırım | Bir Köpek

 “Rusya-Ukrayna savaşı hala devam etmekte. Ülkenin pek çok şehri aynı anda bombalandı. Bugünse Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’e ilk bomba atıldı. “Savaş her yerde dikkatli olun dışarı…” “Sığınaklara girin!”

Televizyondan gelen bu sesler ile savaş denen şeyin farkına vardım. Bu seslerden sonra çocuklar da artık korkmaya başlamışlardı. Onlar da anlamıştı, savaş artık buradaydı. Gün geçtikçe bomba sesleri artıyordu, her yerde bir şeyler patlıyordu. Hissediyordum bu durumun ne kadar kötü olduğunu. Her gün televizyonda konuşan insanlar ölümün bize ne kadar yakın olduğunu hatırlatıyordu. Anne her gün dışarı erkenden çıkıyor elinde bir poşet ile yüzü asık dönüyordu. O gittiği zaman ben de çocuklar ile oynuyor onlara bakmaya çalışıyordum. Bu sabah savaşın 24. günüydü ve karnım acıkmıştı. Yemek üzere olduğum yemeğime baktım. Günlerdir üstüne ilave edilmemiş yemeğime. Artık tadını umursamıyor sadece karnımı biraz olsun tok tutmak için yiyordum. Üstüne ilave yapılmayan mama kasemdeki mamaları sayılı bir şekilde yiyordum. Hemen bitirirsem bir daha o kabın dolmayacağını ve bir gün yediklerim ile yetinmem gerektiğini anlamıştım. Bu tekrar dolmayacak kap sahiplerime benziyordu. Kötü hissediyorlardı biliyorum, bunu ben de hissediyordum. İçlerindeki kötülüğün üzerine iyilik eklenmiyor hep mutsuz kalıyorlardı.

Çocuklar benimle oynarken yüzlerinde oluşan varla yok arasındaki gülümsemeleri bana hep umut veriyordu. Annede o gülümseme sadece çocuklarını görünce oluyordu. Çocuklarına her şey yolunda demek amacıyla gülmeye çalışıyordu. Anne, çocuklarının kulaklarını kapatmak, onları buralardan uzaklaştırmak istiyordu. Her yerde bomba ve füze sesleri varken bile yine de çocuklarının kulaklarını kapatmak, onları savaşın bu yıkıcı etkilerinden korumak istiyordu. Annelik buydu sanırım. Nasıl bir durumda ya da çıkmazda olursa olsun tek düşüncesi çocuğunu uzak tutmak ve korumaktı. Biliyordu o da yapamayacağını. Çok iyi biliyordu. Her gece yanıma gelir bir günlükmüşüm gibi bana içini dökerdi ve bunları anlatırdı. O gün nasıl zorluklar ile yiyecek aldığını eve nasıl döndüğünü her saniye ölmek için kendini nasıl hazırladığını söylerdi. Dinlerdim sonuna kadar dinlerdim ve tek düşündüğüm bu annenin içindeki büyük sevgiydi. Böyle bir durumda beni dışarı atmamış bana hâlâ bakmaya çalışıyordu. Çöplerden ya da oradan buradan bulduğu yemekleri bana veriyordu. Çöpten topladıklarını ayıklıyor yine de en iyisini bulup veriyordu. Bana yaptığı bu iyiliklerin karşısında ben de yemeğimi yeteri kadar ve günlere yayarak yiyordum. O da bu yaptığım hareketi anlıyor gülümsüyordu. O gülümseme benim kuyruğumun havalanmasına yetiyordu. Çocukların içinde yaşadıkları şey çizdikleri resimlerde kendini gösteriyordu. Yıkık dökük binalar ve onların altında ezilen insanlar… Eskiden mavi gökyüzü yeşil çimen çizen çocuklar şimdi siyah gökyüzü, kana bulanmış yerler çiziyorlardı. Bu savaş diye adlandırdıkları olay insanların içindeki umut ve sevgiyi bitiriyor çocukların hayallerini çalıyordu. Bu kadar kötü şeylere sebep olan savaşı insanlar neden yapıyorlar? Hem benim sahiplerimi hem de bütün insanları neden üzüyorlardı ki? Onlar sadece çocuktu dört ve altı yaşında küçücük çocuklardı sadece. Oyun oynamaktan başka hiçbir şey yapmayan hiçbir zararları olmayan küçük çocuklardı. Oyun oynadıkları için mi hayalleri, hayatları koparılıyordu. İçlerinde kötülük barındıran insanoğlu, içinde biraz olsun iyilik kalanları da yok etmeye çalışıyordu. Bu iki küçük çocuğun içinde kalan iyiliği yok etmemeleri için onların hep yanında olup onları koruyacaktım. Bana her sarıldıklarında onlara güvende olduklarını hissettirmek istiyordum. Yüzlerini yalayıp, heyecanla etraflarında dönüp iki patimin üstüne kalkıp onlara sarılırdım. Bu savaş denen şeyi anlamaya çalışır savaşın bitmesini isterdim. Köpektim evet sadece küçük bir köpek ama ailemi korumak için o atılan ve patlayan her şeyi durdurabilirdim. Onları korumak istiyordum ve güvende tutmaya çalışıyordum. Ben çocukları koruyordum, anne hepimizi koruyordu. Bana mama veriyor, sarılıyor ve gülümsüyordu. Çocuklarıyla neşeyle ilgileniyor, onlara güzel yemekler yapıyordu.

Eskiden her sabah dışarı çıkar hep beraber oyunlar oynardık. Şimdi evde oturup saklambaç oynuyor, seslerden ve bu patlayan şeylerden kaçıyorduk. Yemek gün geçtikçe azalıyordu. Anne her sabah gittiği işine artık gitmiyordu. Şimdi ise her sabah büyük bir kalabalığın hücum ettiği marketten bir şeyler almaya çalışıyordu. Elde para kalmıyor açlık sınırlarımızı zorluyordu. Savaşın 24. gününün akşamı olmuştu. Karnıma bir ağrı saplanıyor ne olduğunu anlamıyordum. Bu ağrı tüm vücudumu sarıp kendimi yere atmama sebep olmuştu. Kendimi büküyor ağrının geçmesini bekliyordum. Vücudum titremeye başlamıştı ve beni gören çocuklar endişeye kapılmıştı. Başımda oturmuş ağlıyorlar bana sarılmaya çalışıyorlardı. O anki acı ile içimden bir hırıltı geldi ve çocuklar benden uzaklaştı. Benden uzaklaşmalarını istemiyordum aksine bana yardım etmeleri için yalvarıyordum. Acı ile her havladığımda çocuklar bir adım daha geri gidiyor benden kaçmaya çalışıyorlardı.

Gözümden birkaç damla yaş süzüldü, ben sadece acı çekiyordum. Onlara zarar vermeyecektim kaçmayın benden diye bağırmak istedim. Beni anlamıyor onlara saldıracağımı düşünüyorlardı. Sesleri duyan anne geldi ve benim halimi görünce o da korktu. İlk baş bana hoşt gibi sesler çıkardı. Beni kovmak belki evden atmak istiyordu. Kusmaya başladığım an bir sıkıntı olduğunu anladı. Yanıma geldi beni kucağına alıp başımı okşadı. “Maya kızım!” diyerek başımı okşuyor beni kendime getirmeye çalışıyordu. Ateşimin çıktığı ile ilgili şeyler söylüyordu. Ben iyice halsizleşmiş kendimi salmıştım. Acı ile çıkan hırıltılarım artık hüzünlü bir mırıltıya dönmüştü. Anne ve çocuklar ağlamaya başlamışlardı. Küçük kız hıçkırıklarının arasında anneye sordu” Anne veterinere götürelim ne olur Maya ölmesin.” Anne sustu ve sadece bana sarıldı. Gözyaşlarını tüylerime akıttı ve benden özür dilemeye başladı. Titremelerim durdu ve gözlerim kapandı. Etraftaki sesler yavaş yavaş boğuklaşıyordu. Bedenim sarıp sarmalanmıştı daha fazla gözyaşı hissetmeye başlamıştım. Son duyduğum sesler annenin ağlayışı, çocukların çığlıkları ve açık kalan televizyondaki insanların konuşmasıydı “Son dakika güncellemesi. Rusya Ukrayna savaşı 24. gününde. Bugüne kadar 16 bin insan hayatını kaybetti.” Artık 16 bin insan ve bir köpek hayatını kaybetmişti.

YORUM

WORDPRESS: 1
  • comment-avatar
    Ahmet Yıldırım 2 yıl ago

    Tebrik ederim kızım çok başarılı olmuş