Ayşe Ay | İddiası Olan, İddialı Bir Kitap: Son Gül İçin Prelüt

ANA SAYFAKitaplık

Ayşe Ay | İddiası Olan, İddialı Bir Kitap: Son Gül İçin Prelüt

Ayşe Ay, Muhammet Erdevir'in ikinci hikâye kitabı "Son Gül İçin Prelüt"ü incelediği yazısıyla Edebiyat Daima'da

Muhammet Erdevir “Ölümlünün Yaşam Fragmanları”na Dair Yazdı
Muhammet Erdevir | Işıklı Pencere
Muhammet Erdevir | Işık, Gölge, Ürperiş

Ayşe Ay | İddiası Olan, İddialı Bir Kitap: Son Gül İçin Prelüt

Muhammet Erdevir – Son Gül İçin Prelüt

“Son Gül İçin Prelüt” Muhammet Erdevir’in 2019 yılında yayımlanan ikinci hikâye kitabı. Son zamanlarda okuduğum “modern hikâye” olarak nitelendirilebilecek hikâyelerden oluşan bir kitap. Okumaya başlayınca daha ilk sayfadan itibaren kitabın hissettirdiği, yazarının hikâye türüne olan yatkınlığı, bu türe uzun uzun kafa yormuşluğu, kendine göre bir hikâye anlayışı oluşturduğu…  Sanki yıllarca hikâye türünde pek çok yazarın aradığı ama bir türlü bulamadığı bir eşiği aramış yazar, bir zirveye doğru tırmanmaya başlamış.

Hikâye türüyle ilgili edebiyatımızda her ne kadar çok ciddi tartışmalar olmasa da görünürde birbirine tepeden baktığı hissedilen iki grup mevcut. Okurlar açısından bakıldığında da bazı okuyucuların olay ağırlıklı hikâyeleri tercih ettiğini görüyoruz. Olayların, kişilerin belirgin olarak çizildiği bu tür hikâyeler, klasik hikâyeler, okuyucu kitlesi içinde bir karşılık bulmuş oluyor böylece. Bir diğer grup okur da olayların, kişilerin silikleştirilip duygu ve düşüncelerin öne çıkarıldığı, çoğu zaman yazarın dili kullanma becerisini sergilediği modern hikâyeleri tercih ediyor. Okuyucu, olay silikleştirildiği için kendisini kahramanlar ile daha rahat özdeşleştirebiliyor. Bundan haz alıyor. İlk gruptaki okuyucu da tam tersine bu tür hikâyeden hoşlanmıyor. Olayın ortadan kaldırıldığı “muğlak” olduğunu düşündüğü bu tür hikâyelerden tat almıyor. Klasik hikâyenin düz, önünü şeffaf olarak gösteren yolunda yürümeyi tercih ediyor.

Muhammet Erdevir – Lav Denizindeki Ada

Okur tercihlerindeki durum hikâye yazarları için de geçerli elbette. Her ne kadar klasik hikâyeler olaya ağırlık verdiği için sığ olmakla suçlansa da dergilerde yayımlanan, sosyal medyada yazarları tarafından okur ile paylaşılan ya da kitap olarak basılan modern hikâyeler de pek çoğunun birbirine benzediği noktasında eleştiriliyor. Klasik hikâyelerin duygu ve düşünce derinliği bakımından, olayı vurgulamaları sebebiyle modern hikâyelere göre daha zayıf olduklarını kabul etmemek ne derece mümkün değilse modern hikâyelerin zafiyetinin de “aynılaşmak” olduğunu kabul etmemek o derece mümkün değildir kanaatimce. “Son Gül İçin Prelüt”te bu aynılaşmaya rastlamadığımı açıkça belirtmem gerekir.  Evet, kahraman ve olay unsuru diğer modern hikâye örneklerinde olduğu gibi silikleştirilmiş. Ancak yazar, her hikâyesinde olay unsurunu kendi anlayışına göre hikâyenin gerektirdiği kadar vermiş. Bu kitapta olay unsurunun tamamen silindiği bir hikâyenin olmadığını söyleyebilirim.

Kahramanlara gelince… Dikkatli bir okuyucu “Son Gül İçin Prelüt” adlı hikâyedeki ayrılık acısı çeken, ümitsiz aşka düşmüş kahraman ile “Beraber Susacağız”daki çekingen yapılı, “tutuk adam”ın aynı olmadığını kolayca anlayabilir. Hikâyelerin neredeyse tamamında arka planda ya bir şiir ya bir müzik parçası kullanarak duygusallığı daha da üst seviyelere taşımış yazar. İşsiz bir gencin ruh halinin anlatıldığı “Birtakım İncelikler”de genelde romanlarda rastlamaya alışık olduğumuz “bilinç akımı” tekniğini tercih etmiş. Çok da yakışmış hikâyenin konusu olan duruma. Çaresizlik hissi kahramanın zihninden akıp giden karmaşık düşünceler ile ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

Bir okuyucu olarak beni en çok etkileyen hikâyeye gelince…  Sait Faik Abasıyanık “Havuz Başı” hikâyesinde “Beyazıt havuzunun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş, sizi bekliyorum.” diyerek meçhul bir sevgiliyi incelikle, tertemiz duygularla, yalnız uzaktan görebilmek umuduyla bekleyen kahramanı kaleme aldığından beri ilk kez beğenildiğinden haberdar olmayan birinin “Sait Faik”çe bir nezaketle sevildiğine ve anlatıldığına şahit olduğumu söyleyebilirim. Bir an “Havuz Başı” hikâyesinin arka planına bir müzik ve şiir eklenmiş olduğunu düşünelim. Hatta hikâyenin başkahramanı kadar belirgin ve başarılı çizilmiş neredeyse bir kahraman kadar özenle karakterize edilmiş bir “kısa bacaklı köpek” de başkahramanın etrafında dönüp duruyor… Hareketleri ile o da hikâyeye dâhil oluyor. Ve tabii geniş zaman…

Muhammet Erdevir

Yazarın, kitaptaki bazı hikâyelerinde “sen” anlatıcıyı tercih etmiş olması da kitaba dair özellikle belirtilmesi gereken hususlardan biri. Özellikle “Hiçbir Yürek Vurgusu”nda  “sen anlatıcı”nın son derece başarılı bir şekilde kullanıldığını söyleyebilirim:

“Öfkelenmek, kızmak istiyorsun. Öfkelendin, kızgınsın. Yüzünde bambaşka hikâye: Tarife sığmaz hüzünlerle gemiler yol alıyor kirpiklerinden. Söylemediğin şeyler var, biliyorum. Söyleyemeyeceğin birçok şey, anlıyorum.

(…)

Neden her şey böyle üst üste geldi, yetmeyen neydi?” diye soruyorsun bana. Sesinde sonsuz kederler kıvranıp duruyor. Peşinden yürüdüğün tutkular perde ardından nefreti çağırıyor ve tüm arayışın aslında tek yüce duyguya çıkıyor: Korku. Yaşamak korkusu, ölmek korkusu, sevmek ve tabii ki sevilmek korkusu. Hesaplısın. Hesaplı olmak istiyorsun. Hesap etmek elbette çok çekici belirsizliğe kapılmaktan. Ona karşı hesapların ne yazık ki tutarsız. Sevgi hesap kaldırmaz, sen de hesapsızlık kaldıramazsın. Yollar kesiştikçe büyüyor karmaşan.” (s.13)

Muhammet Erdevir – Çoğul Soru

Yalnız kitaba adını veren “Son Gül İçin Prelüt” adlı hikâyeyi göz önünde bulundurarak baştan sona kişisel duyguların, düşüncelerin, melankolik aşkların anlatıldığını düşünen okuyuculara sayfalar ilerledikçe yanılacaklarını da mutlaka söylemeliyim.  Kitapta işsiz bir gencin vaziyetinden, hasta eşine refakat eden bir kadına kadar değişik kesimlerden insanlara rastlayacaklarını da eklemek isterim. Bir de… “Geniş zaman kipi”nin hikâyelere yakışmayacağına dair bir ön yargısı olan var ise onları da “Ateşten ve Dumandan”ı okumaya davet ediyorum. Geniş zaman hikâyelerde kullanılabilir ve çok da yakışabilirmiş.

Yazarın, hikâye türü açısından pek çok cesur adımlar attığını söylemek yanlış olmaz. Sen anlatıcının bu denli başarılı bir şekilde kullanılmasından, geniş zaman kipinin hikâyeye aktarılmasına, fonda daima bir şiirin terennüm etmesinden romandan hikâyeye taşınan bilinç akımı tekniğine kadar pek çok yönüyle gerçek anlamda yenilikçi bir hikâye kitabı ve hikâye anlayışı.

Kitabı güçlü kılan bir diğer yön de hikâyelerin edebî değer bakımından aynı seviyede olmaları. Edebi yönden diğerlerinden daha zayıf olan bir hikâyeye rastlamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Sürekli bir melankoliyi sızlanan modern hikâye denemeleri ile karıştırılmaması gereken bir eser. Kitap, yazarın her sayfasında hikâye türünün ne olması ve nasıl olması gerektiğine dair kafa yorup kendi poetikası gereğince şiirler yazan şairler gibi kendi anlayışınca bilinçli olarak yazdığını düşündürdü.

Dil ve üslubuna gelince… Yazar bu eseriyle hikâyelerde şiirsel bir dil kullanmayı tercih ettiğini adeta haykırıyor. Şaşırtıcı olan bu denli yenilikçi bir anlayışla yazılmış hikayelerde önemli bir yekûn tutacak kadar Arapça ve Farsça kökenli, bugün günlük hayatta pek çok kişinin kullanmayı tercih etmeyeceği “eski” kelimeleri kullanmış olması ki bu kelimelerin yerinde kullanılmış olması yazara derinlik sağlamak noktasında önemli ölçüde destek olmuş durumda. Yazarın, modern hikâyelerde zaman zaman görülen “sığlık” tuzağına düşmekten hikâyelerini koruyabilmiş olmasını sağlayan etkenlerden biri de bu zannımca. Bu anlam derinliğini upuzun, anlaşılması zor cümleler yerine son derece kısa, yer yer tek kelimelik cümlelerle sağlamak da ayrıca kayda değer bir başarı. Hikâye isimlerinin seçimindeki özen de dikkate değer ayrıca.

Kitabın kapağını kapattıktan sonra, daha ilk sayfadan itibaren görülen yazarın hikâye türüne dair bir şey başarmak gayesine ulaştığı görülüyor. Bu kitapla birlikte modern hikâyeler açısından bir eşik aşılmış, bir merhale kat edilmiş. İddiası olan, iddialı bir kitap… Aynı zamanda bu kitap, baştan sona tam bir dil ziyafeti, tam bir Türkçe ziyafeti…

Türkçemiz için, Türk edebiyatı için, hikâye türü için hayırlı uğurlu olsun.

YORUM

WORDPRESS: 0